İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

BİRİKİMLİ HAYAT SİGORTASININ FIKHÎ AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

 

GİRİŞ

İnsanın, her zaman, yaşlılık dönemine ait kaygıları bulunmuştur. Bu kaygılar onu, geleceğini garanti altına almak amacıyla çeşitli tedbirler almaya sevk etmiştir. Sigorta ve bireysel emeklilik sistemi de bu tedbirler cümlesindendir. Bu çerçeveden olarak, hastalık, malullük ve ihtiyarlık dönemleri için güvence olan sosyal sigortaların dışında; birikimli hayat sigortası da, ölüm, kaza ve malullük teminatlarının yanında, yaşlılık dönemi için birikim sağlamaktadır. Devlet, sağlam bir malî sistem kurmak, ülkenin gelişmesini ve kalkınmasını sağlamak amacıyla halkı tasarrufa yönlendirmek için birikimli hayat sigortasını teşvik etmektedir.

Sigorta Hz. Peygamber (s.a.s.) döneminde İslâm coğrafyasında bilinmediği için, hakkında herhangi bir nass bulunmamaktadır. Fıkhın oluşum ve tedvin çağlarında da bu bölgelerde yaygınlaşmadığı için, ilk dönem fıkıh kaynaklarında bir açıklama yoktur. Ancak sigortanın kurumsallaşıp dünyada yaygınlaşması ve sigortaya duyulan ihtiyacın artması üzerine, son asırlarda İslâm bilginlerince konu ele alınmaya başlanmıştır. Nitekim bu arayış ve ihtiyacın sonucu olarak, sigorta konusu uluslar arası bilimsel toplantılarda tartışılmış ve bu konuda pek çok eser kaleme alınmıştır[1].

Bu tebliğde, birikimli hayat sigortası ele alınacaktır. Öncelikle hayat sigortasının işleyişi anlatılacak, daha sonra da akitlerde aranan unsur ve şartlar, dinin maksat ve genel ilkeler doğrultusunda birikimli hayat sigortasının dini hükmü değerlendirilmeye çalışılacaktır.

I.          GENEL OLARAK SİGORTA VE İSLÂM BİLGİNLERİNİN SİGORTA HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

İşleyiş sistemi ve konusu bakımından sigortalar pek çok kısma ayrılmaktadır. Sigortanın dini hükmü de sigorta çeşidine göre farklılık arz etmektedir. Ancak konumuz, birikimli hayat sigortası olduğu için, sigorta konusunda detaya girmeden genel olarak tanımı ve çeşitleri ile sigorta hakkındaki görüşler verilecek daha sonra hayat sigortaları üzerinde durulacaktır.

A.       Genel Olarak Sigortanın Tanımı ve Çeşitleri

Türk Ticaret Kanununda sigorta, “sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşme” olarak tanımlanmıştır.[2]

İşleyiş sistemi bakımından sigortalar; genel olarak, sosyal sigortalar ve özel sigortalar kısımlarına ayrılır. Özel sigortalar ise, karşılıklı ve ticarî sigortalar olmak üzere iki çeşittir.[3] Bunlardan ticari sigortalar, Türk Ticaret Kanununda, zarar sigortası ve can sigortası kısımlarına ayrılmaktadır. Bunlardan zarar sigortası, mal sigortası ve sorumluluk sigortası; can sigortası ise hayat sigortası, kaza sigortası ile hastalık ve sağlık sigortası kısımlarına ayrılmaktadır.[4]

Branşları itibariyle sigortacılığın çeşitleri konusunda en meşhur taksim “Mal Sigortaları” ile “Can Sigortaları” şeklinde olanıdır. Mal sigortalarında sigortanın konusu mal olup, sigortalıyı mali bakımdan hasardan önceki durumuna getirmeyi amaçlamaktadır. Sorumluluk sigortaları da mal sigortaları içinde gösterilmektedir. Can sigortalarında, sigortanın konusu insan hayatıdır.[5]

Devlet Bakanlığının 2007/1 sayılı “Sigorta Branşlarına İlişkin Tebliğ”inde ticari sigortalar, “hayat dışı grubu” ve “hayat grubu” branşlarına ayrılmaktadır.

Hayat dışı sigortalar, sigortalanan kimsenin mal varlığında çeşitli risklerin meydana getireceği hasarlar ile oluşacak diğer kayıpları teminat altına almaktadır. Hayat dışı sigorta sözleşmesi, sigortalının evi, arabası ve işyerlerinde meydana gelebilecek maddi olarak ölçülmesi mümkün olan riskleri kapsamaktadır. Hayat dışı sigortanın kaza, yangın, araç (kasko, trafik sigortası), nakliye (taşımacılık), mühendislik, hukuki koruma, tarımsal, makine sigortaları gibi çeşitleri bulunmaktadır.[6]

Hayat sigortalarının konusu ise, insan hayatıdır; bu sigorta türleri kaza veya hastalık sonucunda olabilecek ölüm ve maluliyet ile yaşlılığa karşı teminat vermektedir. Hayat sigortaları, çoğunlukla uzun süreli menfaat veya meblağ sigortalarıdır. Önceleri, sigortalanan kimsenin sigorta süresi içinde vefat etmesi durumunda, lehtar veya sigortalının mirasçılarına toplu para ödenmek amacıyla düzenlenen hayat sigortası poliçeleri, daha sonra emeklilik programını destekleme özelliği kazanmış ve bunun sonucu olarak yatırım amacıyla da kullanılmaya başlamıştır. Genel olarak hayat sigortaları; kaza, hastalık, işsizlik, yaşlılık, ölüm, sakatlık rizikolarını teminat altına almaktadır.[7]

B.       İslâm Bilginlerinin Sigorta Konusundaki Görüşleri[8]

Sigorta, nüzul sürecinde ve fıkhın oluşum ve tedvin dönemlerinde İslâm coğrafyasında bilinmeyen, daha sonraki çağlarda kurumsallaşıp yaygınlaşan bir akit olduğu için, kaynaklarda bir sigorta hakkında bir hüküm bulunmamaktadır. İslâm hukuku açısından bu konuyu ilk olarak ele alan, İbn Âbidîn (ö. 1252/1836)’dir. O, sigorta konusunu sûkure adıyla ele almış ve bu sözleşmesinin fasit bir akit olduğunu, dolayısıyla caiz olmadığını belirtmiş, fakat gayrimüslim ülkede gayrimüslimlere ait şirketlerden sigorta tazminatı alınabileceğini söylemiştir[9]. İbn Âbidîn’den sonra bir kaç İslâm bilgini hariç, yirminci asrın ortalarına kadar sigortayı konu edinen bilgin bulunmamaktadır. Fakat sigortanın kurumsallaşıp dünyada yaygınlaşması ve sigortaya duyulan ihtiyacın artması sebebiyle, günümüz İslâm bilginleri bu konuyu ele almaya başlamış ve dinî hükmünü açıklamaya çalışmışlardır. Sigortayı konu edinen İslâm bilginleri, sosyal sigortalar ve karşılıklı sigortanın caiz olduğunda görüş birliği etmekle birlikte, ticarî sigortanın hükmü konusunda farklı görüşler ortaya koymuşlardır. Ticarî sigortanın hükmü konusundaki görüşler üç grupta toplanabilir:

1.         “Hiçbir Çeşidi Caiz Değildir”

Bu görüş sahiplerine göre, ticarî sigorta çeşitlerinin hiç biri caiz değildir. Çünkü onlara göre, ticarî sigortalarda garâr ve cehalet bulunmakta, ayrıca sigorta müşterek bahis veya kumara benzemektedir. Diğer taraftan bu akit, faizli bir işlemdir ve risk meydana geldiğinde ödenen meblağ haksız tazmindir. Bunun yanında sigortada, objektif bir şey olmayan güvencenin satışı yapılmaktadır. Başta hayat sigortası olmak üzere sigortada kadere meydan okunmaktadır. Dolayısıyla İslâm’ın yasakladığı bu unsurları içeren sigorta işleminin haram olması gerekir. Bunun sonucu olarak da sigortacının primi, sigortalının da tazminatı alması caiz değildir.

Çağdaş İslâm bilginlerinden Eski Mısır Müftüsü Muhammed Necîb el-Mutî’î, Muhammed Behît el-Mutî’î, Arif Cüveycatî, Abdülkerim Zeydân, Yusuf el-Karadavî, Muhammed Emin ed-Darîr, Vehbe ez-Zuhaylî bu görüştedir. Suudi Arabistan İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Heyeti de bu görüşü kabul etmiştir. Ayrıca İslâm Konferansı Örgütü’ne bağlı İslâm Fıkıh Akademisi, 28 Aralık 1985 tarihinde Cidde’de yapılan 2. dönem toplantısında; İslâm Dünyası Birliği bünyesinde bulunan İslâm Fıkıh Akademisi, 14 Şaban 1398 tarihinde Mekke’de yapılan 1. dönem toplantısında ticari sigortaların caiz olmadığını kabul etmiştir.[10]

2.         “Bir Kısmı Caizdir”

Bu görüşe sahip İslâm bilginleri, işleyiş ve konusuna göre sigortanın bir kısmını caiz kabul ederken, diğer kısmının helal olmadığını söylemişlerdir. Bunlara göre hayat sigortaları caiz değil; bunun dışında kalan mal ve eşya sigortaları aslen caizdir. Çünkü eşya sigortalarında amaç zararın telafisidir. Eşya sigortasıyla ilgili hüküm böyle olmakla birlikte hoş bir işlem de değildir. Buna karşılık hayat sigortasında amaç para kazanmaktır. Bu faizdir; faiz ise caiz değildir. Muhammed Ebû Zehra, Ezher Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlarından Muhammed Medenî, Îsâ Abduh ve Ahmet Şerbâsî bu görüştedir. Hayrettin Karaman ve Nihat Dalgın da, hayat sigortasının caiz olmadığı, kaza/hasar sigortalarının ise caiz olduğu görüşündedir.[11]

Bu çerçeveden olarak bir kısım İslâm bilginine göre, zorunlu sigortalar caiz, bunun dışındakiler ise caiz değildir. Hamdi Döndüren ise, zorunlu sigortanın caiz olduğu, bunun dışındakilerin caiz olmadığı kanaatindedir. Ayrıca o, İslâm hükümleri uygulanmayan bir ülkede gayrimüslimlerin veya irtidat ehlinin kurduğu şirketten sigorta tazminatının alınmasında sakınca olmadığını belirtmiştir.[12] 25-29 Eylül 1996 tarihinde Konya’da gerçekleştirilen I. Uluslararası İslâm Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri Kongresi’nde de, “Prensip olarak sigortanın caiz ve gerekli olduğu”; fakat “mevcut haliyle, hayat sigortası uygulamasının garâr, kumar, faiz gibi akdi batıl kılan unsurlar taşıdığı ve bu sebeple caiz görülemeyeceği” kabul edilmiştir.[13] Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, sigorta konusunda iki karar almıştır. Bunlardan 17.09.1997 tarih ve 174 sayılı kararında, zorunlu sigortaların zaruret sebebiyle caiz olduğu, zorunlu olmayanların ise helal olmadığını kabul etmiştir.

3.         “Bazı Şartlarla Caizdir”

Bu görüş sahiplerine göre, faiz bulunmaması ve genel ahlaka aykırı olmaması kaydıyla her çeşit sigorta caizdir. Çünkü yasaklayan bir nass bulunmadığı sürece akitlerin helal olması asıldır ve sigortayı yasaklayan kesin bir nass da bulunmamaktadır. Diğer taraftan sigorta, toplum yararına olan ve temeli yardımlaşmaya dayanan bir akittir.

Mustafa Ahmed ez-Zerkâ, Muhammed Yûsuf Mûsâ, Abdurrahman Îsâ, Ahmed Tâhâ es-Senûsî, Ali el-Hafîf, Abdülvehhâb Hallâf, Subhi Sâlih, Muhammed el-Belhî, Ali Hasan Abdülkadir bu görüştedir. Ülkemiz İslâm hukukçularından Faruk Beşer, Ali Bardakoğlu, Orhan Çeker ve Fahri Demir de bu görüşü desteklemektedir.[14] Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu da, 07/04/2005 tarih ve 64 sayılı kararında, “a) Genel olarak, sosyal sigortalar, karşılıklı sigortalar ve ticarî sigortaların caiz olduğunu, b) Kâr payı esasına dayalı çalışan birikimli hayat sigortası ile bireysel emeklilik tasarruf ve yatırım sisteminin ise, yatırılan primlerin, dinen helâl olan alanlarda değerlendirilmesi durumunda caiz olduğunu, c) Konusu din tarafından yasaklanmış olan sigortanın caiz olmadığını” kabul etmiştir.

II.       BİRİKİMLİ HAYAT SİGORTASI

A.       Genel Olarak Hayat Sigortasının Tanımı, Unsurları ve Çeşitleri

Hayat sigortası, sigortalının ölmesi, hastalanması veya yaralanması durumunda, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin geçimlerinin temin edilmesi veya kendisinin sakatlanarak çalışma gücünü geçici veya sürekli kaybetmesi sebebiyle, ekonomik gücünün sarsılmasını önlemek amacıyla yapılan sigortadır. Hayat sigortasının amacı, sigortalıya yaşlandığında sıkıntıya düşmeksizin hayatına devam etme imkânı sağlamak, ölmesi durumunda ise, geride kalan aile bireylerine aynı imkânı vermektir. Genel olarak hayat sigortaları; a) kaza, b) hastalık, c) işsizlik, d) yaşlılık, e) ölüm ve f) sakatlık rizikolarını güvence altına almaktadır.[15]

Ticaret kanununda hayat sigortası şöyle tanımlanmıştır: “Hayat sigortası ile sigortacı, belli bir prim karşılığında, sigorta ettirene veya onun belirlediği kişiye, sigortalının ölümü veya hayatta kalması hâlinde, sigorta bedelini ödemeyi üstlenir.[16]

Hayat sigortalarının özellikleri ve diğer sigorta çeşitlerinden farklılıkları şöyle özetlenebilir[17]:

Hayat sigortalarını diğer sigortalardan ayıran farklardan biri; diğer sigorta türlerinde sigortanın amacı poliçe sahibinin parasal zararını telafi etmek iken, hayat sigortasında, kendisi veya aile fertleri için güvence ve tasarruftur. Hayat sigortası, yaşlanması durumunda kendisinin, ölmesi durumunda ise geride kalan aile fertlerinin sıkıntıya düşmeden hayatına devam etmesini sağlamak amacıyla, gelecek için bir tasarruf sağlamak üzere kurulan bir akittir. Bunun için hayat sigortaları; sosyal açıdan bir güvence, ekonomik açıdan ise bir tasarruf kaynağı oluşturmaktadır.

Bireyler, hayat sigortası sayesinde gelirlerinden düzenli olarak birikim yapabilmektedir. Diğer taraftan bu birikimlerin oluşturduğu fonlar, gelişmiş ekonomiler için büyük bir finansman kaynağı oluşturmaktadır. Hayat sigortalarının diğer bir özelliği ise, devletin büyük harcamalar yapması gereken sosyal güvenlik programlarını tamamlayan bir rol yüklenmesidir.

Hayat sigortaları, diğer birçok sigorta türünün aksine, uzun süreli sözleşmelerdir; sigortalının ölümüne kadar ya da uzunca bir süre yürürlükte kalması öngörülür. Yıllar ilerleyip poliçe sahibi yaşlandığında risk artacağından, sadece poliçe sahibi fesih yetkisine sahip olur.

1.         Hayat Sigortasının Unsurları

Hayat sigortasının unsurları, taraflar, sigortalanan menfaat, risk, prim ve tazminattan (sigorta bedeli) oluşmaktadır.

Sigorta sözleşmesinin tarafları sigortacı, sigorta ettiren, riziko şahsı ve lehtardan oluşmaktadır:

Sigortacı, belli bir prim karşılığında, riziko şahsının hayatında meydana gelen bazı olaylar nedeniyle bir meblağ ödemeyi veya çeşitli edimlerde bulunmayı üstlenen ticari işletmedir[18].

Sigorta ettiren, sigortalının menfaatini sigortacı nezdinde sigortalayan kişidir. Sigorta ettiren, sözleşmeden doğan prim ödeme borcu altına girer. Sigorta ettiren, kendi hayatını veya başka birinin hayatını, ölüme veya hayatta kalma ihtimaline karşı sigorta ettirebilir.[19]

Sigortalı (riziko şahsı), hayat sigortası sözleşmesine konu olan kişidir. Başka bir ifadeyle sigortalı, yaşama veya ölme ihtimali üzerinde gerçekleşecek kişidir. Sigortalı, sigorta ettiren olabileceği gibi üçüncü bir şahıs da olabilir.[20]

Lehtar, sigorta sözleşmesinde taraflardan olmamasına rağmen lehine sigorta sözleşmesi düzenlenen ve rizikonun meydana gelmesi durumunda sigorta bedelini talep etme hakkına sahip olan kişidir. Lehtar bir kişi olabileceği gibi, birden fazla kişi de lehtar olarak gösterilebilir. [21]

Hayat sigortasının konusu, belirli bir kişinin ölümü veya hayatta kalmasıdır. Bunun için, hayatı sigorta edilen kişinin sözleşme yapılırken hayatta olması gerekir.[22]

Hayat sigortasında risk, yaşama ve ölme ihtimalidir. Hayat sigortasında riziko, sözleşmeyi yapan tarafların iradesinin dışında kalan bir olaydır. Hayat sigortasında, riziko sadece ölüm olayı olmayıp, hayatta kalma hali de riziko kapsamına alınmıştır.  Hayat sigortasının konusu ve rizikonun niteliği, teminatın çeşidine göre sözleşmeyle belirlenir. Hayat sigortasının rizikosunu oluşturan ölüm veya belirli bir tarihe kadar hayatta kalma, sigortalının üzerinde gerçekleşmektedir. Bunun yanında riziko gerçekleşmemiş olsa da sigortalı veya lehtara ödeme yapılan birikimli hayat sigortaları da mevcuttur.[23]

Prim, rizikonun meydana gelmesi durumunda sigortacının ödemesi gereken sigorta bedelinin esasını oluşturan ve sigorta ettiren tarafından defaten veya taksitle ödenen paradır. Hayat grubu sigortalarda üç tür primden söz edilebilir. Risk primi: Ölüm ve/veya hayatta kalma ihtimaline bağlı teminatlarla, ilave olarak ferdi kaza, hastalıktan kaynaklanan maluliyet, işsizlik, tehlikeli hastalıklar ve benzeri rizikolara karşı teminatların da verildiği sigortalarda, sigortalının yaşına ve rizikoyu etkileyen diğer özelliklerine göre hesaplanan primdir. Birikim primi: Hayat grubu sigortalarda, yatırım yapmak gayesiyle alınan miktar olup, risk priminin hesabına bağlı değildir. Tarife primi: Risk primi veya birikim primi ile gider payı ve aracı komisyonundan oluşan miktardır.[24]

Sigorta bedeli, sözleşmede belirtilen riskin gerçekleşmesi durumunda, sigortacının ödemekle yükümlü olduğu, poliçede belirtilen bedeldir. Sigorta edilen riziko gerçekleşince sigorta bedelini talep hakkı, lehine sözleşme yapılan kişiye aittir. Birden fazla kimse, hisseleri belirlenmeksizin lehtar olarak atanmışsa, hepsi sigorta bedelinde eşit oranda hak sahibi olur. Fakat sigorta ettiren, sigorta bedelinin ödenmesini sağlamak için sigortalıyı öldürür veya öldürülmesi için suç ortaklığı yaparsa, sigortacının bedel ödeme yükümlülüğü kalkar. Ancak lehtar, sigortalıyı öldürür veya öldürülmesi için suç ortaklığı yaparsa, sadece lehtar sigorta bedelini alamaz; sigorta bedeli ölenin mirasçılarına ödenir. Hayat sigortasında kişiler hayatlarını istedikleri değerden istedikleri kadar sigorta ettirebilirler. Yani eksik sigorta, aşkın sigorta ve çifte sigorta uygulamasına tabi değildir. Kişi birden fazla sigorta şirketi ile hayat sigortası sözleşmesi yapabilir.[25]

2.         Hayat Sigortası Çeşitleri

Hayat sigortası, kişinin ölmesi, iş gücünü yitirmesi veya belli bir süreye kadar hayatta kalma (yaşlanma) gibi risklere karşı yapılan can sigortası çeşididir. Ölüm şartlı sigortada, hayatı sigortalanan kişinin süresi içerisinde ölmemesi; hayatta kalma olasılığına karşı sigortada ise, sözleşmede kararlaştırılan tarih gelmeden ölmesi durumunda sigortacı herhangi bir ödeme yapmaz. Bu iki farklı hayat sigortası türünden sadece birinin yapılması mümkün olduğu gibi, her ikisi birden de yapılabilir. Bunu göre konusu bakımından hayat sigortaları; a) ölüme karşı sigorta, b) hayatta kalma ihtimaline karşı sigorta ve c) karma sigorta kısımlarına ayrılır.[26]

Hayat sigortaları içinde, tontin ve grup sigortaları yapılması mümkündür. Ortaklar tarafından verilen belirli taksitler neticesinde oluşacak tutarın belli bir tarihte bu ortaklardan hayatta kalanlar arasında paylaşılması şartıyla yapılan sigortalara tontin denmektedir[27]. Grup sigortası ise, sigorta ettirenin belirlediği kıstasları taşıyan en az on kişiden oluşan bir grubun tek bir sözleşme ile sigorta ettirilmesidir. Sigorta akdinin kurulmasından sonra grubun on kişiden aşağıya düşmesi sözleşmeyi etkilemez. Sözleşmenin sonuna kadar gruba dâhil herkes sigortadan yararlanır.[28]

Uygulama açısından hayat sigortaları çeşitli kısımlara ayrılmaktadır. Ancak genel olarak bunlar, risk ağırlıklı hayat sigortaları ve birikimli hayat sigortaları başlıkları altında toplanabilir.

Risk ağırlıklı hayat sigortası: Çok küçük katılım payları ile kişiyi ani risklere karşı koruyan sigortalardır. Bu sigortalarda süre, genellikle bir yıldır. Herhangi bir birikim amacı taşımadığından bunlar, birikimsiz hayat sigortası olarak da adlandırılmaktadır. Birikimsiz hayat sigortalarına; ferdi kaza sigortası, süreli hayat sigortası, eğitim sigortası, süreli vefat sigortası, işsizlik sigortası örnek verilebilir.[29]

Birikimli hayat sigortası: Hastalık veya kaza neticesinde meydana gelebilecek rizikolara karşı teminat veren ve bu rizikoların gerçekleşmemesi halinde, poliçede belirlenen sürenin sonunda sigortalıya birikim sağlayan sistemdir. Bu sigortalar, en az on yıl süreli uzun dönemli sigortalardır. Türk lirasına veya dövize endeksli olabilir.

Sigortalı, temel vefat ve ek teminatlarını, risk gerçekleştiğinde ortaya çıkacak ekonomik kaybın ne kadar olacağını tahmin ederek kendisi belirler. Çünkü insan hayatının parasal karşılığını tespit etmek mümkün değildir. Sigortacı da bu miktarı kabul ettiğinde belirlenen bu değer sigorta bedeli olur. Primleri ödeyen sigortalı, sigorta süresi dolmadan ölürse, sigorta poliçesinde belirlenen tazminat tutarı ve kar payı ile birlikte birikim mirasçılarına veya poliçede belirlenen lehtara ödenir. Şayet sigorta kapsamına dahil edilmişse poliçe süresi içindeki hastalık veya kaza neticesinde oluşan maluliyetler sebebiyle ortaya çıkan kayıplar, poliçede tayin edilen sınırlar içinde sigortalıya ödenir. Primler, teknik kesintiler yapıldıktan sonra nemalandırılır ve risklerden herhangi birinin gerçekleşmemesi durumunda sürenin bitiminde sigortalıya geri ödenir. Sigortalı, sigorta akdini imzalarken belirlediği tarihte veya on yıl dolunca istediği zaman gelir alma hakkını kullanabilir.[30]

Süre sonunda sigortalı toplu para alarak sigortayı sonlandırabileceği gibi gelir sigortası sözleşmesi yaparak maaş bağlanmasını da isteyebilir. Buna göre uygulamada beş seçenek bulunmaktadır. Sigortalı veya lehtar;

  1. a) Toplu para alıp sigortayı sonlandırabilir.
  2. b) Paranın yarısını alarak, geriye kalanla hayat boyu maaş alabilir.
  3. c) Toplu parayı almadan hayat boyu maaş alabilir.
  4. d) Toplu parayı almayıp, kendinin belirleyeceği süre garantili maaş alabilir. Belirlenen süre zarfında sigortalı vefat ederse, kalan süreye ait toplu para lehtarlara ödendir.
  5. e) Toplu parayı almayıp, kendinin belirleyeceği süre boyunca yüksek maaş alabilir. Bu durumda sigortalı vefat ettiğinde başka birine ödeme yapılmaz.[31]

Hayat sigortasında yatırımlar, bir varlığa ya da varlık grubuna endekslenip fonlama esasına göre değerlendirilir. Şirket tarafından belirlenen gider payı, aracının komisyonu veya üretim masrafları ve işletme masrafı olarak belirlenen oran, biriken primlerden kesildikten sonra kalan para nemalandırılır. Yatırım fonlu sigortaların dışında kalan birikimli hayat sigortalarında, teknik faiz oranı kadar getiri verilmesi zorunlu olduğu gibi kar payı verilmesi de zorunludur. Kâr payları, her sözleşme için, birikim priminin şirketin hesabına geçmesini takip eden ilk iş gününden itibaren sözleşmenin sona erdiği tarihe kadar hesaplanır. Sigorta şirketi, yılda en az bir defa, birikim tutarını, yatırım gelirlerini, varsa risk primi tutarlarını ve kesintileri içeren bilgileri sigorta ettirene bildirir.[32]

B.       Dini Hükmü

Daha önce de açıklandığı gibi İslâm bilginleri, ticarî sigortaların hükmü konusunda, “her çeşidiyle haram olduğu”, “bir kısmının caiz, diğer kısmının haram olduğu” ve “bazı şartlarla helal olduğu” şeklinde üç görüş ortaya koymuşlardır. Bunlardan bir kısmının caiz, diğer kısmının haram olduğunu kabul edenler, hayat sigortasının caiz olmadığını; bunun dışında kalan mal ve eşya sigortasının ise esas itibariyle caiz olduğunu söylemişlerdir. Çünkü eşya sigortalarında amaç zararın telafisidir; hâlbuki hayat sigortasında amaç para kazanmaktır.

Muhammed Ebû Zehra, Ezher Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlarından Muhammed Medenî, Tâhâ es-Senûsî, Îsâ Abduh,  ve Ahmet Şerbâsî bu görüştedir. Hayrettin Karaman ve Nihat Dalgın da, hayat sigortasının caiz olmadığı, kaza/hasar sigortalarının ise caiz olduğu görüşündedir.[33] 25-29 Eylül 1996 tarihinde Konya’da gerçekleştirilen I. Uluslararası İslâm Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri Kongresi’nde de, “Prensip olarak sigortanın caiz ve gerekli olduğu”; fakat “mevcut haliyle, hayat sigortası uygulamasının garâr, kumar, faiz gibi akdi batıl kılan unsurlar taşıdığı ve bu sebeple caiz görülemeyeceği” kabul edilmiştir.[34]

Hayat sigortalarının çeşitleri, işleyiş bakımından tamamen farklı olduğu için hükmü değerlendirilirken bu farklılığın dikkate alınması gerekir. Hayat sigortaları, işleyişi bakımından, risk ağırlıklı hayat sigortası ve birikimli hayat sigortası kısımlarına ayrılmaktadır. Risk ağırlıklı hayat sigortaları tasarruf amacı taşımayan, ani risklere karşı kişiyi güvence altına alan sigortalardır. Dolayısıyla bu tür sigortaların işleyiş sistemi, kaza sigortalarıyla aynı olduğu gibi hükmü de aynıdır. Tebliğimizin konusu birikimli hayat sigortaları olduğu için, burada birikimsiz hayat sigortasının dini hükmü konusunda detaya girilmeyecektir.

Birikimli hayat sigortasının hükmüne gelince,  bu tür hayat sigortasının hükmü, yatırılan primlerin nerede nemalandırıldığı ve sigortanın sonunda yapılan ödeme şekliyle ilişkilidir. Birikimli hayat sigortası, ileriki hayatın refah ve hayat standardını garantiye almaya yönelik bir nevi tasarruftur. Daha önce açıklandığı üzere, en az 10 yıl süreyle yatırılan sigorta primlerinden teknik masraflar çıkarıldıktan sonra kalan meblağ nemalandırılmaktadır. Sürenin sonunda sigortalı veya lehtar;

  1. a) Toplu para alıp sigortayı sonlandırabilmekte,
  2. b) Paranın yarısını alarak, geriye kalanla hayat boyu maaş,
  3. c) Toplu parayı almadan hayat boyu maaş,
  4. d) Toplu parayı almayıp, kendinin belirleyeceği süre garantili maaş,
  5. e) Toplu parayı almayıp, kendinin belirleyeceği süre boyunca yüksek maaş,

alabilmektedir.

Birikimli hayat sigortasının helal olabilmesi için, öncelikle yatırılan primlerin dinen helal olan alanlarda nemalandırılması gerekir. Mevzuat açısından buna bir engel bulunmamaktadır ve bu konuda sigortacının bilgi verme yükümlüğü bulunmaktadır. Buna göre yatırılan primlerin dinen helal olan alanlarda nemalandırılmış olması kaydıyla, sigorta süresinin sonunda toplu para alınarak sigortaya son verilmesi durumunda, birikimli hayat sigortası yaptırmakta; birikimleri ve kâr paylarını almakta sakınca yoktur.

Fakat yatırılan prim ve nemalarının tamamı veya yarısı sigorta şirketinde bırakılıp, belirli bir süre veya ölünceye kadar belirli miktarda bir maaş ödenmesinin kabul edilmesi durumunda, bu işlem paranın parayla vadeli satışı olduğu için faizli alışveriş kapsamına girmektedir.

1.         Faiz

Faiz, malın mal ile değişiminde akitte şart koşulan ve karşılığı olmayan fazlalıktır. Ayet ve hadislerde faiz kesin olarak yasaklanmıştır. Kur’ân’da, “Faiz alanlar, ancak şeytanın çarptığı gibi davranır. Çünkü onlar, “alışveriş ile faiz aynıdır” derler. Hâlbuki Allâh, alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Rabbin faiz hükmünü açıkladıktan sonra hemen bundan vazgeçen kişinin daha önce aldıklarından dolayı bir sorumluk yoktur; Allâh onu affedecektir. Bundan sonra tekrar faiz alan kişi Cehenneme girecek ve orada temelli kalacaktır.[35], “Ey iman edenler! Allâh’a karşı kulluk bilincinde olun, gerçekten inanıyorsanız faiz alacaklarınızdan vazgeçin. Böyle yapmazsanız, Allâh’a ve Rasûlüne savaş açmış olursunuz. Ama faizi almaktan vazgeçerseniz, anaparanız sizindir. Böylece ne haksızlık etmiş, ne de haksızlığa uğramış olursunuz.[36]  buyrulmuştur. Rasûlullâh (s.a.s.) ise, fâiz alanın, verenin, fâiz akdini yazanın ve buna şahitlik yapanların Allâh’ın rahmetinden uzak olduğunu bildirmiştir[37].

Diğer taraftan Hz. Peygamber, faizin kapsamına giren, faizli alışverişlere işaret ettiği hadislerinde, “Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla, arpa arpayla, hurma hurmayla, tuz tuzla eşit ve peşin olarak alınıp satılır. Artıran veya artırılmasını isteyen faiz işlemi yapmış olur. Bu hususta alan da veren de birdir.[38]; “Altın altınla peşin olarak satılmazsa fâizdir. Buğday buğdayla peşin olarak satılmazsa fâizdir. Arpa arpayla peşin olarak satılmazsa fâizdir. Hurma hurmayla peşin olarak satılmazsa fâizdir.[39] buyurmuştur.

İslâm bilginleri, bu anlamdaki hadislerden hareketle fâizin illetini belirlemeye çalışmışlardır. Hanefî ve Hanbelîlere göre fâiz yasağının illeti, mübadele edilecek mallar arasında cins ve ölçü/tartı birliğinin bulunmasıdır.[40] Şâfiîlere göre fâizin illeti, gıda maddesi veya para olmasıdır. Burada paradan kastedilen altın ve gümüştür.[41] Mâlikîlere göre ise saklanıp depolanabilen gıda maddesi veya para olmasıdır. Para konusunda, altın-gümüş olması ve her ne şekilde olursa olsun sadece para olması şeklinde iki farklı görüş bulunmaktadır.[42] Zahirîler ise, fâizin yalnız hadiste geçen altı şeyde geçerli olduğunu söylemişlerdir[43].

Bu bilgiler ışığında İslâm bilginlerinin çoğunluğuna göre, paranın parayla değişiminin peşin ve eşit olması gerekir; fazlalık bulunması veya vadeli olması durumunda faiz gerçekleşir. Dolayısıyla yatırılan prim ve nemalarının tamamı veya yarısı sigorta şirketinde bırakılıp, belirli bir süre veya ölünceye kadar belirli miktarda bir maaş ödenmesi caiz değildir.

Buna karşılık, her ne kadar uygulamada bulunmasa da, prim ve nemaların belirli bir plan çerçevesinde aylıklarla geri ödenmesi ve bu esnada nemalandırılmaya devam edilmesi veya prim ve nemalarının sigorta şirketinde bırakılıp aylık periyotlarla kâr payı ödenmesi durumunda, faiz söz konusu değildir; dolayısıyla caiz olur.

2.         Devlet Teşvikinin Hükmü

Birikimli hayat sigortası devlet tarafından teşvik edilen bir üründür. Devlet, kişi sigortalarında vergi teşviki uygulamaktadır. 6327 sayılı “Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 5. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre vergiye tabi ücret matrahının tespitinde, sigortanın Türkiye’de bulunan ve merkezi Türkiye’de olan bir emeklilik veya sigorta şirketi nezdinde akdedilmiş olması şartıyla; ücretlinin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait hayat sigortası poliçeleri için, hizmet erbabı tarafından ödenen primlerin %50’si ile ölüm, kaza, sağlık, hastalık, sakatlık, işsizlik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta poliçeleri için, hizmet erbabı tarafından ödenen primler matrahtan indirilir. İndirim yapılacak primler toplamı, ödendiği ayda elde edilen ücretin %15’ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşamaz. Bakanlar Kurulu bu bentte yer alan oranları yarısına kadar indirmeye, iki katına kadar artırmaya ve belirtilen haddi, asgari ücretin yıllık tutarının iki katını geçmemek üzere yeniden belirlemeye yetkilidir.

Devletin, halk arasında huzur ve güveni sağlamak amacıyla hukukî ve idarî düzenlemeler yapma ve bunları uygulamaya koyma görevinin yanında, kamu yararını ilgilendiren faaliyetleri teşvik etme ve onlara destek olma görevi de bulunmaktadır.[44] Bu çerçeveden olarak sağlam bir malî sistem kurmak da, devletin görevleri arasındadır. Sağlam bir malî sistem kurmak için başvurulan ekonomi politikalarından biri de devlet teşvikidir.

Belirli ekonomik faaliyetlerin daha fazla ve hızlı gelişmesini sağlamak amacıyla, kamu tarafından çeşitli yöntemlerle verilen destek, yardım ve özendirmelere teşvik denir.[45] Ekonomik kalkınmayı veya bölgesel kalkınmayı sağlamak, sanayileşmek, bazı alanlarda dünya piyasalarında rekabet imkânı elde etmek, kaynakların rasyonel dağılımını sağlamak, işsizliği azaltmak gibi amaçlarla teşvik politikaları uygulanmaktadır. Devletin birikimli hayat sigortasını teşvik etmesi de bu kapsamdadır. Çünkü bu sistem, kişileri tasarrufa teşvik etmekte, böylece ekonomiye uzun vadeli kaynak temin ederek ekonomik kalkınmaya katkı sağlamaktadır.[46]

İslâm hukukuna göre devlet, kamu yararına bazı alanları destekleyebilir; bütçeden pay ayırabilir. Bazı İslâm düşmanlarının zararını defetmek veya nüfuzlu kimselerin İslâm’a girmesini sağlamak amacıyla müellefe-i kulûba zekâttan hisse ayrılması, İslâm düşüncesinde, kamu yararına bazı alanların desteklenebilmesinin mevcut olduğunu göstermektedir. Bunun yanında Hz. Peygamber (s.a.s.)’in de, uygulamada teşvik verdiği görülmektedir. Bu çerçeveden olarak o, atıl toprakların işlenmesini sağlamak amacıyla; “Sahipsiz bir araziyi imar eden kimse, oraya sahip olmakta daha haklıdır.” buyurmuştur.[47] Başka bir rivayette de, “Atıl araziyi işleyip canlandıran kimse oraya sahip olur.” demiştir.[48] Aynı şekilde Rasûlullâh (s.a.s.), savaşta gazileri teşvik etmek amacıyla, “Bir düşmanı öldüren kimse, onu öldürdüğüne dair bir delili varsa, ölenin üzerindeki eşyaya sahip olur.” buyurmuştur.[49]

Bazı İslâm bilginlerinin, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in bu uygulamaları devlet başkanı sıfatıyla yaptığını; bunların dini bir hüküm olmayıp devlet başkanının tasarruf yetkisi alanına girdiğini kabul etmeleri de, bu hadislerin teşvik kapsamında değerlendirilebileceğini göstermektedir[50]. Diğer taraftan bu hadislerde teşvik olarak verilen arazi ve ganimet mallarının kamu malı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, kamu yararı bulunan alanlarda devletin teşvikte bulunabileceği ve bu amaçla bütçeden pay ayırabileceği söylenebilir. Nitekim İslâm bilginleri de, bu zikredilen hadisler ve benzerlerine dayanarak, kamu yararı bulunduğunda bazı alanlara devlet bütçesinden ödeme yapılabileceğini kabul etmiştir. Meselâ ülke savunmasına katkıda bulunacağı için, okçuluk, binicilik ve atletizm spor dallarının gelişmesini sağlamak amacıyla, bu alanda düzenlenecek yarışlarda devlet bütçesinden ödül verilebileceği kabul edilmiştir.[51]

Çağımızda ekonomik gücün uluslar arası düzeyde etkinliği göz önüne alındığında, sağlam bir malî sistem kurmak, ülkenin gelişmesini ve kalkınmasını sağlamak amacıyla halkı tasarrufa teşvik etmek de kamu yararı kapsamında değerlendirilmelidir. Dolayısıyla devlet bu amaçla bütçeden ödenek ayırarak bireyleri tasarrufa yönlendirebilir. Buna göre, devletin tasarrufları teşvik amacıyla birikimli hayat sigortasını teşvik etmesi ve sigortalıların da bu teşviki alması caiz olur.

SONUÇ

Sigortanın az bir prim karşılığında, teşebbüs sahiplerinin yatırımlarına teminat vermek suretiyle onları yatırım yapmaya sevk ettiği, sigorta primlerinden oluşan prim ihtiyatları ve fonların sermaye piyasasının oluşumuna büyük ölçüde yardımcı olduğu ve sigortaların yurtdışından sağlanan prim ve komisyonlarla döviz kazandırıcı rolleri, sigortanın sağladığı önemli faydalardan olup bunların göz ardı edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, gelişmiş olan ülkelerde sigorta ve sigortacılık hukuki ve mali tedbirlerle teşvik edilmiş ve verilen eğitimlerle sigortacılık bilincinin toplumda yaygınlaştırılması sağlanmıştır.

Akitlerde asıl olan caiz olmasıdır; İslâm’ın kabul ettiği temel prensiplere muhalif unsur ihtiva etmeyen ve akitlerde bulunması gereken unsur ve şartları barındıran akitler sahihtir. Buna göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) döneminde ve müçtehit imamların yaşadığı asırlarda bilinmeyen ve yakın zamanlarda İslâm dünyasına giren sigortanın da, bahsedilen unsur ve şartları taşıması durumunda caiz olduğu söylenebilir.

Buraya kadar yapılan açıklamalar ışığında şöyle bir sonuca ulaşılabilir:

Birikimli hayat sigortalarında primlerin helal olan alanlarda değerlendirilmesi şartıyla;

  1. a) Süre sonunda bu prim ve nemaların defaten veya belirli bir plan çerçevesinde geri ödenmesi,
  2. b) Prim ve nemalarının tamamı veya bir kısmının şirkette bırakılıp, maaş olarak gelir payı alınması,

Caizdir. Dolayısıyla bu özellikleri taşıyan birikimli hayat sigortası yaptırılmasında sakınca yoktur. Buna karşılık;

  1. c) Primlerin dinen meşru olmayan alanlarda nemalandırılması,
  2. d) Sürenin sonunda primlerin ve nemalarının tamamı veya bir kısmının şirkette bırakılıp maktu bir maaş bağlanması ise,

Caiz değildir.

Diğer taraftan devletin, kamu yararına hukukî ve idarî düzenlemeler yapma ve bu tür faaliyetleri teşvik etme görevi bulunmaktadır. Bu amaçla devlet, bütçeden ödenek ayırarak kamu yararına faaliyetleri teşvik edebileceği gibi, bu teşviki vergi indirimi ile de yapabilir. Bu çerçeveden olarak devlet, tasarrufları teşvik amacıyla birikimli hayat sigortasını teşvik etmesinde sakınca bulunmamaktadır.

 

 

 

 

KAYNAKÇA

“Hayat Grubu Sigortaları Yönetmeliği” Resmi Gezete¸ 10.10.2010/28437, https://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=7.5.16674&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch=hayat%20grubu, (et. 07.02.2020)

“Hayat Sigortaları” https://www.tsb.org.tr/hayat-sigortalari.aspx?pageID=767, (e.t. 06.02.2020)

Afşar, Aslı, “Önsöz”, Hayat Dışı Sigortalar, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir 2013.

Akmut, Özdemir, Hayat Sigortası Teori ve Türkiye’deki Uygulama, Ankara 1980.

Akpınar, Özgür, “Hayat Sigortaları: Kavramsal Çerçevesi ve Tarihsel Gelişimi”, Hayat Sigortaları ve Bireysel Emeklilik Sistemi, Anadolu Üniversite Yayınları, Eskişehir 2012.

Ali Hasan Abdülkadir, Dirâsâtün fi’l-İktisâdi’l-İslâmî ve’l-Mu’âmelâti’l-Mu’âsıra, yy. ty. İkinci Baskı,

Bardakoğlu, Ali, “Hukukî ve Ticarî Hayat”, İlmihal II İslâm ve Toplum, Ankara 2006.

Baştürk, Feride H., “Yangın ve Doğal Afet Sigortaları”, Hayat Dışı Sigortalar, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir 2013.

Bedr b. Nâsır et-Temîmî, el-İhtiyâl fî Ukûdi’t-Te’mîni ve Ukûbetuhu, Basılmamış Mastır Tezi, Nâyifu’l-Arabiyyeti li’l-Ulûmi’l-Emniyye Üniversitesi Dirâsâtü’l-Ulyâ Fakültesi, Riyad 2010.

Beşer, Faruk, “İslâm Şeriatı Açısından Sigorta”, I. Uluslararası İslâm Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri Kongresi, Konya 1997, 844-874.

Birsin, Mehmet, Maverdi’nin Devlet Anlayışı, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2004, 126, 137.

Cüveycâti, Arif Cüveycâtî, “İslâm’da Sigorta ve Faiz Hakkında Bir Risale” Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, çev. Ekrem Buğra Ekinci, 4/1-2 (2000), 597-615.

Çeker, Orhan, “Bir Sigorta Müessesesi Uygulama Projesi”, I. Uluslararası İslâm Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri Kongresi, Konya 1997,  963-968.

Çoban Çelikdemir, Neşe, “Hayat Sigortaları Mevzuatı”, Hayat Sigortaları ve Bireysel Emeklilik Sistemi,  Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir 2012.

Dalgın, Nihat, “Kaza, Hayat ve İşsizlik Sigortalarına Yeni Bir Yaklaşım”, I. Uluslararası İslâm Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri Kongresi, Konya 1997, 878-928.

Dalgın, Nihat, “Sigorta” Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Ankara 2009.

Demir, Fahri, “Sigorta (Âkile Müessesesi ve Süftece Muamelesi Işığında Bir Tedkik)”, AÜİFD, 43/2 (2002), 169-200.

Demirbilek, İskender, “Bireysel Emeklilik Sistemi Yasal Mevzuatı” Hayat Sigortaları ve Bireysel Emeklilik Sistemi, Eskişehir 2012.

Demirbilek, İskender, “Türkiye’de Bireysel Emeklilik Uygulamaları”, Hayat Sigortaları ve Bireysel Emeklilik Sistemi, Eskişehir 2012.

Döndüren, Hamdi, “Sigorta”, Şamil İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1992.

Erdilek Karabay, Melisa, “Hayat Sigortaları: Kavramsal Çerçevesi ve Tarihsel Gelişimi” Hayat Sigortaları ve Bireysel Emeklilik Sistemi, Eskişehir 2012.

Ferfûr, Muhammed Abdullatîf, “Ukûdu’t-Te’mîn ve İâdetü’t-Te’mîn fi’l-Fıkhi’l-İslâmî”, Mecelletü Mecma’i’l-Fıkhi’l-İslâmî, Cidde 1986, 2/2

Hacak, Hasan, “İslâm Hukukunda Sigorta ve Fıkıh Bilginlerinin Sigortaya Yaklaşımının Genel Bir Değerlendirmesi”, Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 30 (2006/1).

Hadi Sağlam, “İslâm Hukukuna Göre Sigorta-Riba ve Faiz İlişkisi Görüşlerinin Değerlendirilmesi” e-akademi Hukuk, Ekonomi ve Siyasal Bilimler Aylık İnternet Dergisi, Şubat 2009, sy. 84, http://www.e-akademi.org/makaleler/hsaglam-1.htm#_ftnref45., (et. 01/09/2015)

  1. Uluslararası İslâm Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri Kongresi Şirket ve Yönetimi, Finans ve Borsa, Zekât, Faiz, Sigorta Tebliğler, Müzakereler, Sonuç Bildirileri, Kombad Yayınları, Konya 1997.

Ilîş, Ebû Abdullah eş-Şeyh Muhammed Ahmed, Fethu’l-Aliyyi’l-Malik fi’l-Fetâ Alâ Mezhebi’l-İmâmi’l-Mâlik, Beyrut ty.

İbn Âbidîn, Muhammed Emîn İbn Abidin, Hâşiyetü Reddi’l-Muhtâr ala’d-Dürri’l-Muhtâr Şerhi Tenvîri’l-Ebsâr, İstanbul 1984.

İbn Hazm, Ebû Muhammed Alî b. Ahmed b. Saîd, (Tahkik: Münîr, Muhammed), el-Muhallâ, Tabâatu’l-Münîriyye, Mısır 1350

İbn Hümâm, Kemalüddîn Muhammed b. Abdülvahid, Fethu’l-kadîr, Beyrut ty.

İbn Kudâme, Muvaffakuddîn Ebû Muhammed Abdullah b. Ahmed, el-Muğnî, Beyrut 1997.

İbn Nüceym, Zeynüddîn b. İbrâhîm, el-Bahru’r-Râik Şerhu Kenzi’d-Dekâik, Beyrut ty

İbn Rüşd, Ebû’l-Velîd Muhammed b. Ahmed, Bidâyetü’l-müctehid nihâyetü’l-muktesid, yy. 1982

İşleker, Ahmet, İhracatı Teşvik Politikalarının Adana İli Üzerine Etkinliği, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana 2010.

Karaman, Hayrettin, Helaller ve Haramlar, İstanbul 2012.

Kâsânî, Alâuddîn Ebû Bekir b. Mes’ûd, bedâi’u’s-sânâi’ fî tertîbi’ş-şerâi’, Beyrut 1986

Mecelletü Mecma’i’l-Fıkhi’l-İslâmî, Mekke 2005.

Merdâvî, Alâuddîn Ebû’l-Hasan Ali b. Süleymân, İnsâf fî ma’rifeti’r-râcihi mine’l-hilâfi alâ mezhebi’l-İmâmi Ahmed b. Hanbel, (eş-Şerhu’l-Kebîr ile birlikte), Cîze 1995

Merginânî, Ebû’l-Hasen Ali b. Ebû Bekir, el-Hidâye şerhu bidâyeti’l-mübtedî, İstanbul 1986.

Muhammed Abdullatîf el-Ferfûr, “Ukûdu’t-Te’mîn ve İâdetü’t-Te’mîn fi’l-Fıkhi’l-İslâmî”, Mecelletü Mecma’i’l-Fıkhi’l-İslâmî, Cidde 1986, 2/2

Mustafa Sabri Efendi, Meseleler Hakkında Cevaplar, İstanbul 1995.

Mutî’î, Muhammed Necîb el-Mutî’î, Kitâbu’l-mecmû’ şerhul-mühezzebi li’ş-Şîrâzî (Tekmile), Mektebetü’l-İrşâd, Cidde ty.

Nevevî, Ebû Zekeriyye Muhyiddîn b. Şeref, (Tahkik: Mutî’î, Muhammed Necîb), Kitâbu’l-mecmû’ şerhul-mühezzebi li’ş-Şîrâzî, Mektebetü’l-İrşâd, Cidde ty.

Özcan, Hakan, “Hayat Sigortası Ürünleri ve Fiyatlandırma” Hayat Sigortaları ve Bireysel Emeklilik Sistemi, Eskişehir 2012.

Semerkandî, Ebû Bekr Alâüddîn Muhammed b. Ahmed es-Semerkandî, Tuhfetü’l-Fukahâ, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1984.

Serahsî, Şemsüleimme, el-Mebsût, İstanbul 1982-1983.

Şâfiî, Muhammed b. İdrîs, el-Ümm, Beyrut 1393.

Şîrâzî, Ebû İshâk, (Tahkik: Zuhaylî Muhammed), el-Mühezzeb fî fıkhi’l-İmâmi’ş-Şâfiî, Daru’l-Kalem, Dimeşk 1996.

Şirbînî, Şemsüddin Muhammed b. El-Hatîb, Muğni’l-muhtâc ilâ ma’rifeti meânî elfâzi’l-minhâc¸ Dâru’l-Ma’rife, Beyrut 1997.

et-Temîmî, Receb, “et-Te’mîn ve İ‘âdetü’t-Te’mîn”, Mecelletü Mecma’i’l-Fıkhi’l-İslâmî, Cidde 1986, 2/2.

Teshîrî, Muhammed Ali, “Hulâsatun fî’t-Te’mîn”, Mecelletü Mecma’i’l-Fıkhi’l-İslâmî, Cidde 1986, 2/2.

Tezergil, Seher, “Türkiye’de Hayat Sigortaları Uygulamaları”, Hayat Sigortaları ve Bireysel Emeklilik Sistemi, Eskişehir 2012.

Topalhan, Türker, “Türkiye’de Altıncı Yılında Bireysel Emeklilik Sistemi ve Uygulama Sonuçları” Kamu-İş, 11/2 (2010) 165-210.

Yusuf Karadâvî, “et-Te’mînü’t-Ticarî”, http://qaradawi.net/new/Articles-1883 (et. 24/02/2017).

Zerkâ, Mustafa Ahmet, Nizâmu’t-Te’mîn Hakîkatuhu ve’r-Re’yu’ş-Şer’iyyu fîh, Müessesetü’r-Risâle, Beyrut 1984.

Zeylaî, Fahruddîn Osman b. Ali, Tebyînü’l-hakâik şerhu kenzi’d-dekâik, Bulak 1313.

Zuhaylî, Vehbe, “et-Te’mîn ve İ‘âdetü’t-Te’mîn”, Mecelletü Mecma’i’l-Fıkhi’l-İslâmî, Cidde 1986

[1] Mesela, İslâm Konferansı Örgütü bünyesinde bulunan Mecma‘u’l-Fıkhi’l-İslâmi 22-28 Aralık 1985 tarihlerinde Cidde de düzenlenen 2. Toplantısında; Konya’da düzenlenen birinci ve ikinci Uluslararası İslâm Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri Kongresi’nde konu ele alınmış;. Mustafa Ahmet Zerkâ, Nizâmu’t-te’mîn hakîkatuhu ve’r-re’yu’ş-şer’iyyu fîh, Abdülkerim Zeydân, Hükmü Akdi’t-Te’mîni fi’ş-Şerîati’l-İslâmiyye, Faruk Beşer, Sosyal Riskler Sigorta ve İslâm, Nihat Dalgın, İslâm’ın Işığında Sigorta isimli eserleri yazmıştır.

[2] 6102 sayılı “Türk Ticaret Kanunu”, Madde 1401.

[3] Çoban Çelikdemir, Neşe, “Hayat Sigortaları Mevzuatı”, Hayat Sigortaları ve Bireysel Emeklilik Sistemi, Anadolu Üniversitesi Yay., Eskişehir 2012, 47-48; Dalgın, Nihat, “Sigorta” Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Ankara 2009, XXXVII, 160.

[4] 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Madde 1453-1520.

[5] Baştürk, Feride H., “Yangın ve Doğal Afet Sigortaları”, Hayat Dışı Sigortalar, Anadolu Üniversitesi Yay., Eskişehir 2013, 3.

[6] Afşar, Aslı, “Önsöz”, Hayat Dışı Sigortalar, Anadolu Üniversitesi Yay., Eskişehir 2013,  iv.

[7] Akpınar, Özgür, “Hayat Sigortaları: Kavramsal Çerçevesi ve Tarihsel Gelişimi”, Hayat Sigortaları ve Bireysel Emeklilik Sistemi, Anadolu Üniversite Yay., Eskişehir 2012, 29-30.

[8] Daha geniş bilgi için bk. El-Ferfûr, Muhammed Abdullatîf, “Ukûdu’t-Te’mîn ve İâdetü’t-Te’mîn fi’l-Fıkhi’l-İslâmî”, Mecelletü Mecma’i’l-Fıkhi’l-İslâmî, Cidde 1986, 2/2, 578-587; Hacak, Hasan, “İslâm Hukukunda Sigorta ve Fıkıh Bilginlerinin Sigortaya Yaklaşımının Genel Bir Değerlendirmesi”, Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 30 (2006/1): 31; Bedr b. Nâsır et-Temîmî, el-İhtiyâl fî Ukûdi’t-Te’mîni ve Ukûbetuhu, Basılmamış Mastır Tezi, Nâyifu’l-Arabiyyeti li’l-Ulûmi’l-Emniyye Üniversitesi Dirâsâtü’l-Ulyâ Fakültesi, Riyad 2010, 70-73

[9] İbn Âbidîn, Muhammed Emîn, Hâşiyetü reddi’l-muhtâr ala’d-dürri’l-muhtâr şerhi tenvîri’l-ebsâr, İstanbul 1984, IV, 170; Zerkâ, Mustafa Ahmet, Nizâmu’t-te’mîn hakîkatuhu ve’r-re’yu’ş-şer’iyyu fîh, Müessesetü’r-Risâle, Beyrut 1984, 21.

[10] Karârâtu ve Tavsiyyâtu Mecma’i’l-Fıkhi’l-İslâmî, Dimeşk 1998, 20-21; Ferfûr, “Ukûdu’t-Te’mîn”, 578-583; Mustafa Sabri Efendi, Meseleler Hakkında Cevaplar, İstanbul 1995, 117; Zerkâ, Nizâmu’t-te’mîn, 25; Cüveycâtî, Arif, “İslâm’da Sigorta ve Faiz Hakkında Bir Risale”, (Çev. Ekrem Buğra Ekinci), Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, c. 4, sy.1-2 (2000), 597-615;  Karadâvî, Yusuf, “et-Te’mînü’t-ticarî”, http://qaradawi.net/new/Articles-1883 (24/02/2017); Dalgın, “Sigorta”, XXXVII, 163; Sağlam, Hadi, “İslâm Hukukuna Göre Sigorta-Riba ve Faiz İlişkisi Görüşlerinin Değerlendirilmesi” e-akademi Hukuk, Ekonomi ve Siyasal Bilimler Aylık İnternet Dergisi, Şubat 2009, sy. 84, http://www.e-akademi.org/makaleler/hsaglam-1.htm#_ftnref45, (et. 01.09.2015).

[11] Zerkâ, Nizâmu’t-te’mîn, 26; Ferfûr, “Ukûdu’t-Te’mîn”, 578-583; Karaman, Hayrettin, Helaller ve Haramlar, İstanbul 2012, 210; Dalgın, Nihat, “Kaza, Hayat ve İşsizlik Sigortalarına Yeni Bir Yaklaşım”, I. Uluslararası İslâm Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri Kongresi, Konya 1997, 920-927; “Sigorta” XXXVII,163-164.

[12] Döndüren, Hamdi, “Sigorta”, Şamil İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1992, 5/419.

[13] “Sigorta, Sonuç Bildirisi” I. Uluslararası İslâm Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri Kongresi Şirket ve Yönetimi, Finans ve Borsa, Zekât, Faiz, Sigorta Tebliğler, Müzakereler, Sonuç Bildirileri, Konya 1997, 1062.

[14] Zerkâ, Nizâmu’t-Te’mîn,27-30; Ferfûr, “Ukûdu’t-Te’mîn”, 2/2, 583-584; Ali Hasan Abdülkadir, Dirâsâtün fi’l-İktisâdi’l-İslâmî ve’l-Mu’âmelâti’l-Mu’âsıra, yy. ty. İkinci Baskı, 67-71; Beşer, Faruk, “İslâm Şeriatı Açısından Sigorta”, I. Uluslararası İslâm Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri Kongresi, Konya 1997, 851-874; Bardakoğlu, Ali, “Hukukî ve Ticarî Hayat”, İlmihal II İslâm ve Toplum, Ankara 2006, 465; Çeker, Orhan, “Bir Sigorta Müessesesi Uygulama Projesi”, I. Uluslararası İslâm Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri Kongresi, Konya 1997, 964, 966, 968; Dalgın, “Sigorta”, XXXVII, 163; Demir, Fahri, “Sigorta (Âkile Müessesesi ve Süftece Muamelesi Işığında Bir Tedkik)”, AÜİFD, 43/2 (2002), 175-200.

[15] Erdilek Karabay, Melisa, “Hayat Sigortaları: Kavramsal Çerçevesi ve Tarihsel Gelişimi” Hayat Sigortaları ve Bireysel Emeklilik Sistemi, Eskişehir 2012, 29-30; Akmut, Özdemir, Hayat Sigortası Teori ve Türkiye’deki Uygulama, Ankara 1980, 10-13.

[16] 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, madde, 1487.

[17] Erdilek Karabay, “Hayat Sigortaları” 33-34.

[18] Çoban Çelikdemir, “Hayat Sigortaları Mevzuatı”, Hayat Sigortaları ve Bireysel Emeklilik Sistemi, 59; Tezergil, Seher, “Türkiye’de Hayat Sigortaları Uygulamaları”, Hayat Sigortaları ve Bireysel Emeklilik Sistemi, Eskişehir 2012, 79.

[19] 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Madde, 1490/1; Hayat Grubu Sigortaları Yönetmeliği, Madde 3/r; Çoban Çelikdemir, “Hayat Sigortaları Mevzuatı”, 60; Seher Tezergil, “Türkiye’de Hayat Sigortaları Uygulamaları”, 78.

[20] Hayat Grubu Sigortaları Yönetmeliği, Madde 3/s; Neşe Çoban Çelikdemir, “Hayat Sigortaları Mevzuatı”, 60; Tezergil, “Türkiye’de Hayat Sigortaları Uygulamaları”, 78.

[21] 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Madde, 1493; Hayat Grubu Sigortaları Yönetmeliği, Madde 3/j; Neşe Çoban Çelikdemir, “Hayat Sigortaları Mevzuatı”, 61; Tezergil, “Türkiye’de Hayat Sigortaları Uygulamaları”, 78.

[22] Çoban Çelikdemir, “Hayat Sigortaları Mevzuatı”, 56.

[23] Çoban Çelikdemir, “Hayat Sigortaları Mevzuatı”, 53; Tezergil, “Türkiye’de Hayat Sigortaları Uygulamaları”, 79.

[24] Hayat Grubu Sigortaları Yönetmeliği, Madde 3/c, ö, t; Çoban Çelikdemir, “Hayat Sigortaları Mevzuatı”, 64; Tezergil, “Türkiye’de Hayat Sigortaları Uygulamaları”, 78.

[25] Çoban Çelikdemir, “Hayat Sigortaları Mevzuatı”, 61-62, 68.

[26] 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Madde, 1487; Çoban Çelikdemir, “Hayat Sigortaları Mevzuatı”, 56-57.

[27] 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Madde, 1488; Çoban Çelikdemir, “Hayat Sigortaları Mevzuatı”, 57.

[28] 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Madde, 1496; Çoban Çelikdemir, “Hayat Sigortaları Mevzuatı”, 57.

[29] Özcan, Hakan, “Hayat Sigortası Ürünleri ve Fiyatlandırma” Hayat Sigortaları ve Bireysel Emeklilik Sistemi, Eskişehir 2012, 102.

[30] Özcan, “Hayat Sigortası Ürünleri” 108-110; “Hayat Sigortaları”, https://www.tsb.org.tr/hayat-sigortalari.aspx?pageID=767, (et. 06.02.2020)

[31] Özcan, “Hayat Sigortası Ürünleri” 108-110

[32] Hayat Grubu Sigortaları Yönetmeliği, Madde 7, 10, 15.

[33] Zerkâ, Nizâmu’t-Te’mîn, 25; Karaman, Helaller ve Haramlar, 210; Dalgın, “Kaza, Hayat ve İşsizlik Sigortalarına Yeni Bir Yaklaşım”, 920-907; “Sigorta”, XXXVII, 163-164.

[34] “Sigorta, Sonuç Bildirisi”, 1062.

[35] Bakara, 2/275.

[36] Bakara 2/278-279.

[37] Ebû Dâvud, “Büyû’” 4; Tirmizî, “Büyû’” 2; İbn Mâce, “Ticârât”, 58; Nesâî, “Ziynet” 25.

[38] Müslim, Müsâkât, 82 (15).

[39] Buhârî, Büyû 54, 74, 76; Ebu Dâvud, Büyû 12 (3348)

[40] Serahsî, Mebsût,12/113; Merginânî, Hidâye, 3-61-62; İbn Hümâm, Fethu’l-Kadîr, 7/4-5; Zeyla’î, Tebyînü’l-Hakâik, 4/85; İbn Kudâme, Muğnî, 4/133-135; Merdâvî, İnsâf, 5/13-14.

[41] Şâfiî, Ümm, 3/24; Nevevî, Mecmû’, 9/392; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc¸2/25.

[42] İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, 2/106-108.

[43] İbn Hazm, Muhallâ, 8/467-468.

[44] Birsin, Mehmet, Maverdi’nin Devlet Anlayışı, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 2004, 126, 137.

[45] İşleker, Ahmet, İhracatı Teşvik Politikalarının Adana İli Üzerine Etkinliği, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana 2010, 1

[46] Demirbilek, “Türkiye’de Bireysel Emeklilik Uygulamaları”, 137; Topalhan, “Türkiye’de Altıncı Yılında Bireysel Emeklilik Sistemi”, 168-169.

[47] Buharî, “Müzaraa”, 13.

[48] Ebû Dâvûd, “Harâc” 37.

[49] Buhâri, “Humus”, 18; Tirmizî, “Siyer” 13.

[50] Kâsânî, Bedâi’u’s-sanâi’,VI, 195; Zeylaî, Tebyînü’l-hakâik, VI, 34; İbn Nüceym, Zeynüddîn b. İbrâhîm, el-Bahru’r-Râik Şerhu Kenzi’d-Dekâik, Beyrut ty., VIII, 239;

[51] Semerkandî, Ebû Bekr Alâüddîn Muhammed b. Ahmed, Tuhfetü’l-fukahâ, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1984, III, 347; Kâsânî, Bedâi’u’s-sanâi’, 6/206; Şîrâzî, Ebû İshâk, (Tahkik: Zuhaylî Muhammed), el-Mühezzeb fî fıkhi’l-İmâmi’ş-Şâfiî, Daru’l-Kalem, Dimeşk 1996, III, 577-578; Mutî’î, Muhammed Necîb el-Mutî’î, Kitâbu’l-mecmû’ şerhul-mühezzebi li’ş-Şîrâzî (Tekmile), Mektebetü’l-İrşâd, Cidde ty., XVI, 31;

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir