Borç, kişilerin birbirlerine karşı bir şey yapmak veya vermekle yükümlü kılan hukukî ilişki veya bu ilişkinin doğurduğu yükümlülük anlamına gelen hukuk bir terimidir.
Hukuk dilinde üç ayrı anlamda kullanılan borç kavramı, bir şahsın, diğerine karşı, bir şeyi yapmak veya yapmamak yükümlülüğünü; daha dar manada, alacaklının borçludan istemeye yetkili, borçlunun da yerine getirmek zorunda olduğu bir tek edimi içine alan hukuki ilişkiyi ifade eder. En dar manasıyla borç, yalnızca para mükellefiyetini ifade etmektedir ki, Türkçe’de daha çok bu anlamda kullanılmaktadır.
Birinin diğerine, kullanılmakla tükenen mislî bir malı, daha sonra emsalini geri ödemek üzere vermesine karz (ödünç/borç verme) denir. Buna göre karz, para veya altın, gümüş, buğday, arpa gibi mislî bir malın, bir müddet sonra mislinin geri verilmesi üzere ödünç olarak verilmesidir.
Kur’ân’da, Allâh rızasını kazanmak amacıyla, ihtiyaç sahiplerine ödünç vermek teşvik edilmiştir[1]. Hz. Peygamber de, borç vermenin, sadaka vermekten daha faziletli ve güzel olduğunu bildirmiştir [2].
Ödünç verme, Allâh rızası için yapılmalı, bir şeye karşılık olmamalı, bir menfaat şart koşulmamalıdır. Borç karşılığında sağlanan menfaat faiz olup; helal değildir. Ancak borç verirken böyle bir şart koşulmadığı halde, borçlu daha iyisini öderse veya hediye verirse, o bölgede böyle bir gelenek bulunmaması şartıyla bu fazlalık helaldir. Hatta Hz. Peygamber bunu tavsiye etmişlerdir[3].
Borç ilişkilerinde tarafların hak ve borçlarını açık ve ayrıntılı bir şekilde belirleyerek sözleşme yapmaları, sözleşme şartlarına uymaları, hiçbir şekilde diğer tarafa akit dışı, makul olmayan bir zarar vermemeleri, İslâm’ın öngördüğü temel ilkelerdendir. Halbuki enflasyonun yüksek olduğu yerlerde para önemli ölçüde değer kaybettiğinden, vadeli para borcunda bu kaybın telafi edilmeyip aynen ödenmesi halinde, ihtiyaç sahibine yardımda bulunan alacaklıya hak etmediği bir zarar yüklenmiş olmaktadır. Bu da, İslâm’ın tavsiye ettiği borç verme ve yardımlaşma gibi ahlakî meziyetlerin zayıflamasına, faiz ve haksız kazanç gibi temel yasakların ihlalinin yaygınlaşmasına sebep olmaktadır.
Enflasyon, piyasadaki arz-talep dengesinin bozulması, piyasada tedavül eden paranın çoğalması, bütçe açığı gibi birçok sebepten kaynaklanan, paranın satın alma gücünün zayıflaması veya para ve para hükmündeki nominal millî değerin tedavüldeki reel millî değere oranla artması demektir.
Klasik fıkıh kitaplarında, mana bakımından enflasyona çok yakın olan altın, gümüş ve madeni paraların birbirlerine karşı değer kazanması veya kaybetmesi konusu bulunmaktadır. İmâm Ebû Hanîfe ve İmâm Şafiî’ye ve Ahmed b. Hanbel ile İmâm Mâlik’ten gelen bir görüşe göre, paranın değerinin düşmesi veya yükselmesi, borçların ödenmesinde dikkate alınmaz. Zira bunların misilleri, zimmette borç olarak tahakkuk etmiştir; değer değişiklikleri dikkate alınmaksızın, misli ödenmekle borç ortadan kalkar.[4] İmâm Ebû Yûsuf ile Hanbelîlerden rivayet edilen bir görüşe göre, değer değişikliklerinde, borcun akit günündeki kıymeti üzerinden ödenmesi gerekir. Şafiilerden de böyle bir söz rivayet edilmiştir.[5]
Günümüzde, para sistemi değişmiş, kağıt para rejimi benimsenmiştir. Bu sistemde, kağıt para ile yapılan muamelelerde, paranın üzerinde yazılı rakam değil, her birinin temsil ettiği değer esas alınmaktadır. Başka bir ifadeyle paralar, ancak satın alma gücü oranında değere sahiptirler. Satın alma güçleri düştükçe değerleri de düşmüş olmaktadır. Buna göre, borçların ödenmesinde, alınan değer ile verilen değer arasında denklik sağlanması gerekir. Bu amaçla paranın enflasyon sebebiyle kaybettiği değer farkının ödenmesi faiz değildir.[6] Aksine olarak, paranın satın alma gücü düştüğü halde, borcun eski değer üzerinden ödenmesi, alacaklıya zarar vermektir. Halbuki, zarar vermek de, zarara karşılık zarar vermek de dinimizde yasaklanmıştır.[7]
Ancak, burada değer kaybının neye göre tespit edileceği problemi ortaya çıkmaktadır. Bunda, altın, gümüş, döviz veya enflasyon oranı esas alınabilir. Altın para olarak kullanıldığı dönemlerde altının esas alınması uygun görülmekle birlikte, altın ve gümüşün para olmaktan çıkarak birer meta olduğu günümüzde, paranın değer kaybının altına göre hesaplanması hatalara yol açabilir. Dövizin esas alınmasında, esas alınan dövizin ülkesinde de, az dahi olsa, enflasyon bulunduğundan hatalı sonuca ulaşılabilir. Ayrıca dövizin esas alınması, başka bir ülkeye ekonomik yönden bağımlılık manası taşımaktadır. Bu sebeple, değer kaybının enflasyon sebebiyle meydana geldiği de göz önünde bulundurularak, bu değer farkının enflasyon oranına göre tespit edilmesi uygun olacaktır.[8]
[1] Bakara 2/245; Maide 5/12; Hadîd 57/11, 18; Müzzemmil 73/20
[2] İbn Mâce, Sadakât, 19.
[3] Müslim, Müsakat, 22.
[4] İbn Abidin, “Tenbihu’r-Rukud”, Mecmuatu Resaili İbn Abidin, c.2, s.58-60; Döndüren, Hamdi, “İslamda Para, Kredi, Faiz ve Enflasyon İlişkileri”, Para, Faiz ve İslam, 196-198, 207.
[5] İbn Abidin, “Tenbihu’r-Rukud”, Mecmuatu Resaili İbn Abidin, c.2, s.58-60; Karaman, H., Mukayeseli İslam Hukuku, c.2, s.175-177; Atar, F., İslam İcra ve İflas Hukuku, s.81-85; Döndüren, Hamdi, “İslamda Para, Kredi, Faiz ve Enflasyon İlişkileri”, Para, Faiz ve İslam, 196-198.
[6] İbn Kudame, el-Muğni, c.4, s.290; El-Huraşi, eş-Şerhu alâ Muhtasarı Seydî Halil, c.5, s.55; İbn Abidin, “Tenbihu’r-Rukud”, Mecmuatu Resaili İbn Abidin, c.2, s.58-60; Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuk-ı İslamiye ve Istılahat-ı Fıkhiye Kamusu, c.6, s.96; Karaman, H., Mukayeseli İslam Hukuku, c.2, s.175-177; Bayındır, Abdülaziz, “Paranın Değer Keybetmesiyle Ortaya Çıkan Problemler ve İslam Hukukuna Göre Çözüm Yolları”, İslam Açısından Enflasyon ve Çözüm Yolları, s.45-47; Atar, F., İslâm İcra ve İflas Hukuku, s.81-85.
[7] El-Albânî, Muhammed Nasıruddin, Sahihu Süneni İbni Mace, Kitabu’l-Ahkam, No: 1895, 1896, c.2, s.39; İmâm Mâlik, el-Muvatta’, Kitabu’l-Akdiye, No: 1426, s.529.
[8] Daha geniş bilgi için bakınız. Bayındır, Abdülaziz, “Paranın Değer Kaybetmesiyle Ortaya Çıkan Problemler ve İslam Hukukuna Göre Çözüm Yolları”, İslam Açısından Enflasyon ve Çözüm Yolları, s.45-47; İbn Abidin, “Tenbihu’r-Rukud”, Mecmuatu Resaili İbni Abidin, c.2, s.56-65; Karaman, H., Mukayeseli İslam Hukuku, c.2, s.175-177; Atar, Fahrettin, İslam İcra ve İflas Hukuku, s.81-85;
İlk yorum yapan siz olun