İnsan toplumsal bir varlık olmakla birlikte, aynı zamanda bencildir. Her insanın tabiatında, kendi çıkarlarını önde tutma, kendisi için uygun olanı elde etme arzusu bulunmaktadır.
Bunun yanında, nefsanî arzulara, kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılınmıştır[1]. İnsan mala aşırı derecede düşkündür [2], o kadar ki, “şayet iki vadi dolusu altını olsa üçüncüsünü ister, gözünü ancak toprak doyurur”[3].
Bir yönüyle cıvık-yapışkan bir çamurdan[4], aşağılık bir sudan, meniden[5], topraktan[6] yaratılan insan, bir yönüyle de Allah’ın kendi ruhundan üfleyerek[7] en güzel bir şekilde yaratıp[8], yer ve göklerdeki her şeyi emrine verdiği[9] yeryüzündeki halifesidir[10]. Bu sebeple, iyilik de kötülük de insanın tabiatından uzak değildir.
Bunun tabii sonucu olarak da, toplumu düzenleyen kurallar ve bunların müeyyideleri bulunmaması halinde, eğitim ve terbiyeden mahrum, yaratılışında hırs ve tamah bulunan bir kişinin hedefi, madde olacak, ne pahasına olursa olsun kazanmaktan başka bir şey düşünmeyecektir. Başkasının duyguları ve haklarını gözetmek şöyle dursun, kazanmada haram yollara tevessül etmekten, başkalarının haklarına tecavüz etmekten kaçınmayacaktır.
Aynı şekilde, bedeni insana hakim oldukça cinsel konularda da israf başlayacak ve bunda da helal-haram gözetmeden, başkalarının haysiyetini rencide etmek pahasına da olsa, arzusunu gerçekleştirmek için hiç bir şeyden çekinmeyecek; daha da ileri giderek sultasını artıracak ve keyfini devam ettirebilmek için başkalarını, hiç aldırmadan ezebilecek, arzuları ile kendisi arasına giren engelleri yok edebilmek için diğerlerine zulüm etmekten de çekinmeyecektir.
Toplumda her çeşit karakterden insanın bulunması, kuvvet ve zekâ seviyelerinin farklı olması ve yaratılışındaki kendisi için uygun olanı elde etme hırsı, toplu yaşamanın faydaları yanında bazı mahzurlarını da ortaya çıkarmaktadır. Fertlerin birbirlerine ve topluma, toplumun da fertlere karşı hareket tarzları ile birbirleriyle olan münasebetlerini düzenleyen kaidelerin bulunmadığı bir toplumda düzenden, intizamdan söz edilemez. Bu sebeple, her toplumda, sosyal hayatı düzenleyen din, hukuk, ahlak kuralları gibi normlar ve bunların müeyyideleri bulunmuştur. İşte bunun içindir ki, Allâh Teâlâ da ilk insanla birlikte uyulması gereken kuralları Peygamberleri vasıtasıyla bildirmiştir. İlahî mesajlar, insanlara rehber olması[11], onları karanlıktan aydınlığa çıkarması[12] ve anlaşmazlığa düştükleri konularda kendisi ile hükmedilmesi için[13] gönderilmiştir. Son olarak da, Hz. Muhammed’i, peygamberlikle görevlendirerek ilahi mesajlarını insanlığa ulaştırmıştır.
الراشي و المرتشي في النار (Tac 3/56)
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim,
Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım,
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.
Şahamet dini, gayret dini ancak Müslümanlıktır
Hakiki Müslümanlık en büyük bir kahramanlıktır
Cebanet, meskenet dünyada sığmaz ruh-ı İslâm’a
Kitabullahı işhad eyledim -gördün ya- davama
Görürsün, hissedersin varsa vicdanınla imanın
Ne müthiş bir hamaset çarpıyor göğsünde Kur’an’ın
O vicdan nerededir lakin? O iman kimde va? Heyhat!
Ne olmuş, ben de bilmem, pek karanlık şimdi hissiyat
O imandan velev pek az nasib olsaydı millette
Şu üç yüz elli milyon halkı görmezdin bu zillette
Müslümanlık nerde geçmiş bizden insanlık bile
Alem aldatmaksa maksat aldanan yok nafile
Kaç hakiki Müslüman gördümse hepsi makberdedir
Müslümanlık bilmem amma galiba göklerdedir.
Beşerin derdine derman olur ancak Kur’an,
Ona sarılmazsa eğer canavardan da beterdir insan
Allâh’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol,
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik, ne vicdandır
Fazilet hissi insanlarda Allâh korkusundandır
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havf-ı Yezdan’ın
Ne irfanın kalır te’sîri katiyyen ne vicdanın
عن أم سلمة: إذا ظهرت المعاصي في أمتي عمهم الله عز وجل بعذاب من عنده فقلت يا رسول الله أما فيهم يومئذ أناس صالحون قال بلى قالت فكيف يصنع أولئك قال يصيبهم ما أصاب الناس ثم يصيرون إلى مغفرة من الله ورضوان
)مسند أحمد ج: 6 ص: 304(
قال رسول الله صلى الله عليه وسلم خمس بخمس قيل يا رسول الله وما خمس بخمس قال ما نقض قوم العهد إلا سلط عليهم عدوهم وما حكموا بغير ما أنزل الله إلا فشا فيهم الموت ولا منعوا الزكاة إلا حبس عنهم القطر ولا طففوا المكيال إلا حبس عنهم النبات وأخذوا بالسنين
(مجمع الزوائد ج: 3 ص: 65)
Sizden önceki kavimlerin helak olmasının sebebi, zenginleri suç işlediklerinde affetmeleri, zayıfları suç işlediklerinde ise tam ceza uygulamalarıdır.
والذي نفسي بيده، ان يسرق فاطمة بنت محمد لقطعت يدها.
(Buhârî, Savm, No: 1832)
كللكم راع و كللكم مسؤل عن رعيته (Buharî, Cumua, No: 844)
عن النبي صلى الله عليه وسلم قال مثل القائم على حدود الله والواقع فيها كمثل قوم استهموا على سفينة فأصاب بعضهم أعلاها وبعضهم أسفلها فكان الذين في أسفلها إذا استقوا من الماء مروا على من فوقهم فقالوا لو أنا خرقنا في نصيبنا خرقا ولم نؤذ من فوقنا فإن يتركوهم وما أرادوا هلكوا جميعا وإن أخذوا على أيديهم نجوا ونجوا جميعا
Hz. Peygamber insanların toplumsal sorumluluklarına işaret etmek üzere bir gemiyi paylaşan ve bir kısmı üstte, bir kısmı altta bulunan insanları örnek vermiştir. Altta bulunanlar, su ihtiyaçlarını karşılamak için gemiyi delmek istediklerinde üsttekiler buna mani olmazlarsa gemi batar ve hepsi birden boğulurlar; eğer mani olurlarsa hepsi de kurtulur demiştir. (Buhârî, Şirket, 6)
En önemlisi bu tür saldırıların manevi sorumluluğundan –istenilse de- kurtulmak oldukça güçtür. Zira muhatabımız bir fert değil bütün bir cemiyettir.
أن رسول الله صلى اللهم عليه وسلم قال لتؤدن الحقوق إلى أهلها يوم القيامة حتى يقاد للشاة الجلحاء من الشاة القرناء (Müslim, Birr, No:4679)
Kamu haklarını maddeler halinde ele alacak olursak:
- Toplumun fertlerinin birbirlerini sevmeleri, saymaları, birbirlerinin haklarına saygı göstermeleri:
قال رسول الله صلى الله عليه وسلم ترى المؤمنين في تراحمهم وتوادهم وتعاطفهم كمثل الجسد إذا اشتكى عضوا تداعى له سائر جسده بالسهر والحمى (Buhârî, Edeb, 27, No: 5552)
قال رسول الله صلى اللهم عليه وسلم لا تدخلون الجنة حتى تؤمنوا ولا تؤمنوا حتى تحابوا أولا أدلكم على شيء إذا فعلتموه تحاببتم أفشوا السلام بينكم (Müslim, İman, 22, No: 81)
أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال المسلم أخو المسلم لا يظلمه ولا يسلمه ومن كان في حاجة أخيه كان الله في حاجته ومن فرج عن مسلم كربة فرج الله عنه كربة من كربات يوم القيامة ومن ستر مسلما ستره الله يوم القيامة (Buharî, Mezalim, 3, No: 2262; Müslim, Birr, 58, 72)
ولا تستوى الحسنة ولا السيئة، ادفع بالتى هي أحسن فاذا الذى بينك وبينه عداوة كأنه ولى حميد.(Fussilet 41/34)
أن النبي صلى الله عليه وسلم قال المؤمن مؤلف ولا خير فيمن لا يألف ولا يؤلف (Ahmed, Bakî Müsnedi’l-Müksirîn, No: 8831, II/400, V/235)
أن رسول الله صلى اللهم عليه وسلم وقف على أناس جلوس فقال ألا أخبركم بخيركم من شركم قال فسكتوا فقال ذلك ثلاث مرات فقال رجل بلى يا رسول الله أخبرنا بخيرنا من شرنا قال خيركم من يرجى خيره ويؤمن شره وشركم من لا يرجى خيره ولا يؤمن شره (Tirmizi, Fiten, No:2189)
- İyilikte yardımlaşmaları, muhtaçlara yardım elini uzatmak:
… وتعاونوا على البر و التقوى، ولا تعاونوا على الاثم والعدوان.(Maide 5/2)
Zenginin malında fakirin de hakkının bulunduğu Kur’an-ı Kerim’de bildirilmektedir:
وفى اموالهم حق للسائل والمحروم. (Zâriyât 51/19)
والذين فى اموالهم حق معلوم. للسائل والمحروم. (Meâric 70/24-25)
والله ما آمن، والله ما آمن، والله ما آمن. قيل “من يا رسول الله!” قال (ص): “من بات شبعانا وجاره الى جانبه جائع وهو يعلم.” (…)
Hz. Ali (ra): “Fakir yetecek kadar bir miktarın ödenmesi zenginlere farzdır. Eğer fakirler aç veya susuz kalacak olurlarsa Allah bu durumundan zenginleri sorumlu tutacaktır.
وآت ذا القربى حقه والمسكين و ابن السبيل ولا تبذر تبذيرا. ان المبذرين كانوا اخوان الشياطين، وكان الشيطان لربه كفورا. (İsrâ 17/26-27)
ليس البر أن تولوا وجوهكم قبل المشرق والمغرب ولكن البر من آمن بالله واليوم الآخر والملائكة والكتاب والنبيين وآتى المال على حبه ذوي القربى واليتامى والمساكين وابن السبيل والسائلين وفي الرقاب (Bakara 2/177)
Sizden biriniz, kendi nefsi için istediğini mü’min kardeşi için de istemedikçe gerçek mü’min olmaz. (Tac, I/26)
Ey İman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allâh yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, Allâh zengindir, övülmeye layık olandır. (Bakara 2/268)
Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allâh’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış Cennet’e koşun. Onlar bollukta ve darlıkta Allâh yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allâh Muhsinleri sever. (Al-i İmran 3/133-134)
Kim Allâh’a güzel bir borç verirse, Allâh da o borcu kendisine kat kat öder. Allâh rızkı daraltır ve genişletir. Ancak ona döndürüleceksiniz. (Bakara 2/245)
Eğer borçlu darlık içindeyse ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır. (Bakara 2/280)
“Borcu olup da ödeme düşüncesi olan ve ödemek için gayret eden kişinin Allâh yardımcısıdır; Allâh onun için sebepler yaratır.”
“Borcunu ödemeye gücü yetenin ödememesi zulümdür.”
“Sizin en hayırlınız, borcunu en güzel şekilde ödeyeninizdir.” (M. Zevâid, IV/131-134; Tirmizi, No: 1317).
- İktisatlı Olmak:
والذين اذا أنفقوا لم يسرفوا ولم يقتروا وكان بين ذالك قواما. (Furkan 25/67)
Hz. Peygamber “Zenginlikte ve fakirlikte orta yolu tutmak ne güzeldir.” buyurmuştur (İbn Kesir, Furkan 25/67).
يا بني آدم خذوا زينتكم عند كل مسجد وكلوا واشربوا ولا تسرفوا، انه لا يحب المسرفين.(Araf 7/31)
Hz. Peygamber de; “İsraf etmeksizin, kibre kapılmaksızın yiyiniz, giyiniz ve fakirlere yardım ediniz.” buyurmuştur (İbn Kesir, A’raf 7/31).
وإذا قيل لهم أنفقوا مما رزقكم الله قال الذين كفروا للذين آمنوا أنطعم من لو يشاء الله أطعمه إن أنتم إلا في ضلال مبين (Yasîn 36/47)
وأنفقوا من ما رزقناكم من قبل أن يأتي أحدكم الموت فيقول رب لولا أخرتني إلى أجل قريب فأصدق وأكن من الصالحين (Münâfikûn 63/10)
عن النبي قال: خصلتان لا تجتمعان في مؤمن؛ البخل وسوء الخلق(Tac V/41)
وابتغ فيما آتاك الله الدار الآخرة ولا تنس نصيبك من الدنيا وأحسن كما أحسن الله إليك ولا تبغ الفساد في الأرض إن الله لا يحب المفسدين. قال إنما أوتيته على علم عندي أولم يعلم أن الله قد أهلك من قبله من القرون من هو أشد منه قوة وأكثر جمعا ولا يسأل عن ذنوبهم المجرمون. (Kasas 28/77-78)
- Çalışma, üretmek:
وأن ليس للانسان الا ما سعى. (Necm 53/39)
فاذا قضيت الصلاة فانتشروا في الارض وابتغوا من فضل الله واذكروا الله كثيرا لعلكم تفلحون. (Cumua 62/10)
عن رسول الله صلى اللهم عليه وسلم قال ما أكل أحد طعاما قط خيرا من أن يأكل من عمل يده … (Buhârî, Buyû, 15)
Allah’ın yardımı ortaklar üzerinedir.
Yüce Allah şöyle buyurur: “Birbirlerini aldatmadıkça ben iki ortağın üçüncüsüyüm. Fakat biri diğerine hıyanet edince ben aralarından çekilirim. (Mişkâtü’l-Mesâbih, No: 2933)
Devlet sektöründe, özel sektörde ve diğer kuruluşlarda, başarılı olamayacağımız görevlere talip olmak, üzerimize aldığımız vazifeyi zamanında ve olması gereken şekilde yapmak,
ان الله يأمركم أن تؤدوا الامات الى أهلها واذا حكمتم بين الناس أن تحكموا بالعدل، ان الله نعما يعظكم به، ان الله كان سميعا بصيرا. (Nisa 4/58)
- Kamu mallarını korumak, haksız yollarla bunları elde etmemek:
ولا تأكلوا اموالكم بينكم بالباطل وتدلوا بها الي الحكام لتأكلوا فريقا من أموال الناس بالاثم وأنتم تعلمون. (Bakara 2/188)
Kamu haklarına ve bunlara tecavüze örnek verecek olursak:
- a) Hazineye, belediyeye, vakıflara ve çeşitli kamu kuruluşlarına ait menkul ve gayri menkulleri, özellikle vapur, tren, otobüs gibi çok aşınan araçları öz malımız gibi ihtimamla kullanmak,
- b) Trafik kurallarını ihlal ederek akaryakıt ve işgücü israfına sebep olmak,
- c) Devlet sektöründe, özel sektörde ve diğer kuruluşlarda, başarılı olamayacağımız görevlere talip olmak, üzerimize aldığımız vazifeyi zamanında ve olması gereken şekilde yapmak,
- d) Cemiyet bünyesinde zararlı sonuçlar veren kötü ve yüz kızartıcı işlerin faili durumuna düşerek menfiye örnek olmak kamu haklarına tecavüz örneklerindendir.
عن عمر بن الخطاب قال لما كان يوم خيبر أقبل نفر من صحابة النبي صلى اللهم عليه وسلم فقالوا فلان شهيد فلان شهيد حتى مروا على رجل فقالوا فلان شهيد فقال رسول الله صلى اللهم عليه وسلم كلا إني رأيته في النار في بردة غلها أو عباءة ثم قال رسول الله صلى اللهم عليه وسلم يا ابن الخطاب اذهب فناد في الناس أنه لا يدخل الجنة إلا المؤمنون قال فخرجت فناديت ألا إنه لا يدخل الجنة إلا المؤمنون
(Müslim, İman, 48, No: 165)
عن أبي هريرة قال خرجنا مع النبي صلى اللهم عليه وسلم إلى خيبر ففتح الله علينا فلم نغنم ذهبا ولا ورقا غنمنا المتاع والطعام والثياب ثم انطلقنا إلى الوادي ومع رسول الله صلى اللهم عليه وسلم عبد له وهبه له رجل من جذام يدعى رفاعة بن زيد من بني الضبيب فلما نزلنا الوادي قام عبد رسول الله صلى اللهم عليه وسلم يحل رحله فرمي بسهم فكان فيه حتفه فقلنا هنيئا له الشهادة يا رسول الله قال رسول الله صلى اللهم عليه وسلم كلا والذي نفس محمد بيده إن الشملة لتلتهب عليه نارا أخذها من الغنائم يوم خيبر لم تصبها المقاسم قال ففزع الناس فجاء رجل بشراك أو شراكين فقال يا رسول الله أصبت يوم خيبر فقال رسول الله صلى اللهم عليه وسلم شراك من نار أو شراكان من نار (Müslim, İman, 48, No: 166)
رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول لا يأخذن أحدكم متاع أخيه لاعبا ولا جادا وقال سليمان لعبا ولا جدا ومن أخذ عصا أخيه فليردها (Ebû Dâvûd, Edeb, 92)
عن النبي صلى اللهم عليه وسلم قال على اليد ما أخذت حتى تؤدي
(Ebû Dâvûd, Buyû, 90)
أن رسول الله صلى اللهم عليه وسلم قال لتؤدن الحقوق إلى أهلها يوم القيامة حتى يقاد للشاة الجلحاء من الشاة القرناء (Müslim, Birr, No:4679)
رسول الله قال: أتدرون ما المفلس؟ قالوا: المفلس فينا من لا درهم له ولا متاع. فقال: ان المفلس من أمتي من يأتي يوم القيامة بصلاة و صيام و زكاة ويأتي قد شتم هذا و قذف هذا وأكل مال هذا وسفك دم هذا و ضرب هذا فيعطى هذا من حسناته و هذا من حسناته فان فنيت حسناته قبل أن يقضى ما عليه أخذ من خطاياهم فطرح في النار (Tâc, V/20)
- Ahlaksızlık, Çirkin Şeylerden Uzak Durmak:
ولا تقربوا الزنى انه كان فاحشة، وساء سبيلا. (İsra 17/32)
قل تعالوا اتل ما حرم ربكم عليكم الا تشركوا به شيئا، وبالوالدين احسانا، ولا تقتلوا اولادكم من املاق، نحن نرزقكم و اياهم، ولا تقربوا الفواحش ما ظهر منها وما بطن، ولا تقتلوا النفس التي حرم الله الا بالحق، ذلكم وصيكم به لعلكم تعقلون. (6/151En’am)
- Uyuşturucu, Alkol ve Zararlı Akımlardan Sakınmak:
يا ايها الذين امنوا انما الخمر والميسر والانصاب والازلام رجس من عمل الشيطان فاجتنبوه لعلكم تفلحون
(Maide, 90.)
فقال أبو موسى يا نبي الله إن أرضنا بها شراب من الشعير المزر وشراب من العسل البتع فقال كل مسكر حرام (Buharî, IV/1579 H.No:4088)
أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: ما أسكر كثيره فقليله حرام
(Tirmîzî, Eşribe, 3, IV/292 H.No: 1865)
سمعت عثمان بن عفان خطيبا سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول ثم اجتنبوا أم الخبائث
(Sahih-i İbn Hibban, XII/169, H.No: 5348; Bk. Nesâi, VIII/315, H.No: 5666, 5667)
İslâm’ın emir ve yasaklarındaki genel amaçlar dikkate alındığında, İslâm’ın sadece şaraba (içkiye) mahsus olmadığı, aklî ve ruhî dengeyi bozan, sinir sistemini uyuşturup beynin işlevini etkileyen, kişinin irade ve düşünme gücünü tamamen veya kısmen yok eden her türlü uyuşturucunun da aynı yasak kapsamına girdiği görülür. Hatta bugün modern tıp, psikoloji ve toplum bilimleri esrar, eroin, afyon, kokain, morfin gibi uyuşturucu maddelerin insan sağlığı ve toplum düzeni için zararlı ve tehlikeli olduğunda birleşmektedir.
- Kumar
Sonuç
– Yaratana ve Ahiret hayatına inançtan yoksunluk, ebediyet gayesi ve emelinden mahrumiyet, dünya hayatına esir olmamızı, kalplerimizin katılaşmasını doğurur.
– Düşüşü olmayan yüceliğin ancak Allâh’a saygı ve insanlara sevgi ile sağlanabileceği hakikatine inanmamak ve can taşıyanlara merhametin ibadet olduğu şuurundan yoksunluk insanları taassuba sevk eder; bölücülüğü ve bölgeciliği doğurur.
– Zekat, akrabaya infak ve komşu hakları vecibelerini ifa etmemek, dinen yasaklanan karaborsacılık, tefecilik, faiz ve benzeri yasaklardan kaçınmamak, sorumluluk duygusunu köreltir; fakirliği yaygınlaştırır; hatta fakirliği toplumu parçalayabilecek, sınıflara ayırabilecek bir tehlike haline getirir.
– Dinimizin yasakladığı lüks ve israf, bencillik ve hasedi doğurur. Bu da, toplum barışını bozar, çekişmeye, dağılmaya yol açar.
– Dinimizin yasakladığı içki ve zinalara rağbet etmek, aile müessesesinin hasar görmesine ailelerin dağılmasına sebep olur.
– Rızkı verenin, mülk ve saltanatın gerçek sahibinin Allâh olduğu inancının zayıflaması, hırs ve tamahın artmasına, kişinin harama, yönelip yalan ve entrikaya düşmesine neden olur.
– Her yerde ve her zaman Allâh’ı aklımızdan çıkarmamak gerekirken, O’nu unutmak; Allâh’a ibadetten uzaklaşmak, iç dünyamızı karartır, gücümüzü – direncimizi kırar, bizi yalnızlığa ve karamsarlığa iter.
– Ahiret hayatına inanmamak, dünyada yapılanların karşılığının orada görüleceğini unutmak, adaleti, feragati, merhameti, saygıyı, sevgiyi, tüm insanî değerleri zayıflatır.
[1] Âl-i İmran, 3/14
[2] Âdiyat, 100/8; Fecr, 89/20.
[3] Müslim, Camiu’s-Sahih, Zekât, 116, 119; Buharî, Camiu’s-Sahih, Rikak, 10; Et-Tirmizî, Sünen, Menakib, 32, 64; Dârimî, Sünen, Rikak, 62; İbn Hanbel, Müsned, V/117, 131, 132, 319.
[4] Sâffât, 37/11.
[5] Mürselat, 77/20.
[6] Hacc, 22/5.
[7] Hicr, 15/29; Sâd, 38/72.
[8] Tîn 95/4.
[9] Lokman, 31/20; Casiye, 45/13.
[10] Bakara, 2/30; Fatır, 35/39.
[11] Al-i İmran 3/4; Bakara 2/185.
[12] İbrahim 14/1.
[13] Bakara 2/213.
İlk yorum yapan siz olun