İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

TARİHTEN GÜNÜMÜZE CAMİLERİMİZ

 

 

Gökte Beyt-i mamur yerde Beytullah

Hakk’ın anıldığı mekan camiler

İhlas ile gelen buluyor felah

Cennet bağı gibi kokan camiler

 

Varlığı Hazreti Âdem’le başlar

İbrahim eliyle örülen taşlar

Eskitemez nice boranlar kışlar

Ezelden ebede akan camiler

 

“Takva ile kurulmuştur yapısı”

İslam beldesinin ölmez tapusu

Sevgi barış medeniyet kapısı

Karanlığa kandil yakan camiler

 

Bir mekteptir nice ilim okunur

Muhabbetin şalı burda dokunur

Günde beş kez ziynetini takınır

Ezanlarla arşa çıkan camiler

 

Her şehirde var küçüğü ulusu

Anılarla dolu geniş avlusu

Yan yana getirir nice ulusu

Gönüllere huzur eken camiler

 

Kimi garip kalmış yanar içlenir

Bayramlarda umutları güçlenir

Mübarek akşamlar sanki taçlanır

Aleme ay yıldız takan camiler

Hakkı ŞENER

Osmanlı Camii İmâm

 

 

Allah’a hamd, Rasûlüne salâttan sonra hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Topluca ibâdet edilen yerlere câmi denir. Kur’an ve sünnette câmi, mescid  kavramıyla ifade edilmektedir.

Camiler, herhangi bir ayrım yapılmaksızın toplumun her kesiminin bir araya geldiği, kaynaştığı, aynı heyecanları yaşadığı, birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının doruk noktasına ulaştığı kutsal mekanlardır.

A. Camilerin Fazileti

Camiler, İslâm’ın şiarı; birlik ve beraberliğin, eşitliğin sembolüdür.

Câmiler, yalnız Allah’a ibadet ve dua ettiğimiz kutsal mekanlar; sosyal hayatımızın bir parçası, irşat ve irfan yuvaları; huzur ve mutluluk bulduğumuz manevi sığınaklardır.

Hz. Peygamber’in ifadesiyle câmiler, cennet bahçeleri (Tirmizî, Deâvât, 82), Allâh’ın en çok sevdiği yerlerdir (Müslim, Mesâcid, 288).

Camiler Allâh’ın evleridir. Bir hadis-i kutsîde Yüce Allâh;

إن بيوتي في أرضي المساجد

Mescitler benim yeryüzündeki evlerimdir.” buyurmaktadır (Münâvî, el-Fethu’s-Semâvî, 2/670).

Yeryüzünde yapılan ilk mescit, Mekke’deki Mescid-i Haram’dır (Müslim, Mesâcid, 1). Nitekim Yüce Allâh şöyle buyurmaktadır:

ان اول بيت وضع للناس للذي ببكة مباركا وهدى للعالمين

Şüphesiz ki insanlara ibadet yeri olarak yapılan ilk bina, Mekke’deki insanlık için bereket ve hidayet kaynağı olan Kabe’dir.” (Âl-i İmrân 3/96)

Hz. Peygamber (s.a.s.)’in kurduğu ilk İslâmî müessese de camidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) hicret esnasında Medine’ye varmadan birkaç gün konakladığı Kuba’da, mescit inşa etmiştir. Medine’ye gelince de yaptığı ilk iş mescit bina etmek olmuştur.

Sevgili Peygamberimiz; ashabı ile birlikte memleketinden, yurdundan, yuvasından çıkartılmış, uzun, yorucu ve meşakkatli bir yolculuktan sonra kendini neyin beklediğini bilmediği yeni bir beldeye henüz gelmiş olmasına rağmen yaptığı ilk şey mescit olmuştur. Bu durum İslâm’da mescidin ne kadar önem arz ettiğini göstermektedir.

Allâh’ın evleri olarak şereflenen mescitler, hürmet ve saygıya en layık olan yerlerdir. Bunun için Müslümanlar ilk dönemlerden günümüze kadar camilere önem vermişlerdir.

Çünkü…

أحب البلاد إلى الله مساجدها

Allâh’a en sevimli yerler, mescitlerdir.” (Müslim, Mesâcid, 288.)

B.  Camilerin İmarı

İslâm toplumunda çok önemli fonksiyonlar icra eden camilerin, hem maddi, hem de manevî olarak imar edilmesi gerekir

1.   Câmilerin İnşâsı

Kur’an ve sünnette camilerin yapımı, bakımı, temizliği ve cemaatine çok önem verilmiştir. Bunun için Hz. Peygamber (s.a.s.)’den günümüze kadar Müslümanlar, câmi inşasına ayrı bir özen göstermiştir. Çünkü Yüce Allâh Kur’ân’da şöyle buyurmaktadır:

إنما يعمر مساجد الله مَن آمن بالله واليومِ الآخر وَأقام الصَّلاة وَآتَى الزكاة ولم يخش إلا الله فعسى أولَئك أن يكونوا من المهتدين.

Allâh’n mescitlerini ancak, Allâh’a, ahiret gününe inanıp namazı dosdoğru kılan, zekât veren ve yalnız ondan korkan kişiler imar eder. İşte bunlar, doğru yolu bulmuşlardır.” (Tevbe 9/17-18.)

Hz. Peygamber ise, cami yapanları şöyle müjdelemektedir:

من بنى مسجدا لله كمفحص قطاة أو أصغر بنى الله له بيتا في الجنة

Allâh’ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla, kuş yuvası kadar veya daha küçük bir mescit yapana, Allâh Cennette bir köşk verir.” (İbn Mâce, Mesâcid, 1.)

Sevgili Peygamberimiz, bizi mescit inşasına teşvik ettiği gibi, bu konuda dikkat etmemiz gereken hususlara da işaret etmiştir. Hz. Âişe (r.a.) şöyle anlatmaktadır:

أمر رسول الله صلى الله عليه وسلم ببناء المساجد في الدور وأن تنظف وتطيب

Rasûlullâh (s.a.s.), mescitlerin yerleşim bölgesine yapılmasını ve temizlenip güzel kokular dökülmesini emretti.” (Tirmizî, Salât, 417; Ebû Dâvûd, Salât, 13.)

Tarihimizde camiler, hem İslâm toplumunun teşekkülünde, hem de şehirlerin oluşumunda merkezi bir rol oynamıştır.

Yeni kurulacak olan yerleşim merkezinde önce cami yeri belirlenmiş, sonra şehrin diğer kısımları onun çevresine kurulmuştur.

Çünkü;

Câmiler İslâm’ın şiarı, birlik ve beraberliğin sembolüdür.

Zaman zaman mutlu ve sevinçli günlerin, bazen de acı ve üzüntülü günlerin paylaşıldığı, bazen de kültürel etkinliklerin ifâ edildiği yerlerdir câmiler.

Câmiler, erkeğiyle kadınıyla, büyüğüyle küçüğüyle, zenginiyle fakiriyle, özürlüsüyle sağlamıyla toplumun her kesimini bünyesinde toplayan mekânlardır.

Camiler, mabet olmanın yanı sıra birer eğitim merkezleridir.

2.   Câmilerin İnşâsında Dikkat Edilmesi Gerekenler

Hz. Peygamber (s.a.s.)’in, inşa ettiği mescitte bu hususlar dikkatimizi çekmektedir. Mescid-i Nebevî’de üç ayrı mekan bulunmaktaydı:

  • İbadet için ayrılan bölüm,
  • Misafirhane ve eğitim merkezi olarak kullanılmak üzere bir bölüm (Suffa),
  • Peygamber’in hâne-i saadetleri.

Biz de camilerimizi inşa ederken bu özellikleri dikkate almalıyız:

  • Camilerimizde, cemaatimizin okuması, ders müzakere etmesi için kütüphaneler, okuma salonları ve derslikler olmalıdır.
  • Cami görevlilerimizin kalacakları lojman bulunmalıdır.
  • Herkesin rahatça abdestini alacağı, huzur içinde ibadet edeceği mekanlar oluşturulmalıdır. Burada kadınlar ve özürlüler de göz önünde bulundurulmalıdır.

Hz. Peygamber zamanında kadınlar camilere gelmiş, cemaate iştirak etmiştir. Hatta Rasûlullâh buna engel olmak isteyenleri ikaz etmiş ve

لَا تمنعوا إماء الله مساجد الله

Allâh’ın kadın kullarının mescide gelmelerine engel olmayın!” buyurmuştur. (Buhârî, Cumu’a, 11; Müslim, Salât, 30.)

Nitekim Hz. Ömer, kadınlar için özel bölüm ayırmış, kadınlara ayrı bir kapı tahsis etmiştir. Bir rivayette şöyle geçmektedir:

أن عمر بن الخطاب كان ينهى أن يدخل من باب النساء

Hz. Ömer, erkeklerin kadın kapısından girmelerini yasaklamıştı.” (Ebû Dâvûd, Salât, 17.)

  • Camilerin inşasında engelliler de düşünülmelidir.

Hz. Peygamber zamanında engelliler, cemaate devam etmekteydi. Nitekim Rasûlullâh (s.a.s.)’in müezzini Abdullah b. Ümmü Mektûm, bir görme engellidir.

Abdullah b. Mes’ûd şöyle anlatıyor:

وما يتخلف عنها إلا منافق معلوم النفاق ولقد كان الرجل يؤتى به يهادى بين الرجلين حتى يقام في الصف

Münafıklığı açıkça bilinenlerden başka hiçbirimiz cemaati terk etmiyordu. Vallâhi insan iki kişi arasında bacakları yerde sürünerek getirilirdi de safa durdurulurdu.

  • İmâ ile namaz:

Camilerin inşasında özürlülerin dikkate alınmasından bahsedince, onların namazlarını da anlatmakta yarar vardır:

İslâm dini kolaylık üzerine bina edilmiştir.

Ayakta namaz kılmaya gücü yetmeyen veya ayakta durmakta zorlanan kimse oturarak namazını kılabilir. Rükû veya secde etmeye gücü yetmeyen kimse ima ile namazı kılar.

İmâ, namazda rükû ve secde yerine başla işaret etmek demektir. Bu şekilde namaz kılan kişi rükû için başı biraz eğer, secde için ise rükûdan biraz daha fazla eğer. Secdede başını yere koyamayan kimsenin, bir şeyi başına kaldırarak ona secde etmesi caiz değildir. Bu durumda olan bir kimse usulüne göre, namazını imâ ile kılar.

Oturarak namaz kılamayan, sırt üstü yattığı yerde imâ eder.

Rahatsızlığı sebebiyle diz çöküp oturamayan kimse, kolayına geldiği şekilde ayakta veya  sandalye, sedir vb. yerlere oturarak ya da oturduğu yerde ayaklarını uzatarak namazını imâ ile kılabilir. İmâ ile namaz kılan kimse rükûda biraz eğilerek, secdelerde de rükûdan biraz daha fazla eğilerek namazını kılar.

  • Câmi inşa ederken dikkat etmemiz gereken hususlardan biri de, ihlasla yapılmalı ve israftan kaçınılmalıdır. Rasûlullâh (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır:

من أشراط الساعة أن يتباهى الناس في المساجد

İnsanların mescitlerle öğünmeleri, kıyamet alametidir.” (Nesâî, Mesâcid, 2.)

يأتي على الناس زمان يتباهون بالمساجد لا يعمرونها إلا قليلا

Öyle bir zaman gelecek ki, insanlar mescitlerle öğünecekler, fakat pek azı hariç kimse oraları imar etmeyecek.” (İbn Hüzeyme, 2/281; bk. Buhârî, Salât, 61.)

Bu hadisten, camilerin imarının, onları süslü ve ihtişamlı yapmak değil, ibadetlerle imar edilmesi olduğunu  anlıyoruz.

3.   İbadetle İmârı

إذا رأيتم الرجل يعتاد المساجد فاشهدوا له بالإيمان قال الله تعالى {إنما يعمر مساجد الله من آمن بالله}

“Birinin sürekli mescide geldiğini görürseniz, onun mümin olduğuna şahitlik edin. Çünkü Yüce Allâh, ‘Mescitleri sadece Allâh’a imân edenler imar eder.’ buyurmuştur.” (İbn Mâce, Mesâcid, 19.)

Başka bir hadiste de Allâh Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu haber vermiştir:

إن بيوتي في أرضي المساجد وإن زواري فيها عمارها فطوبى لعبد تطهر في بيته ثم زارني في بيتي فحق على المزور أن يكرم زائره

Mescitler benim yeryüzündeki evlerimdir. Aslında oraları imar edenler, bana ibadet etmek için oraya gelenlerdir. Evinde abdest alıp da evimi ziyaret edenlere ne mutlu!.. Elbette ziyaret edilen zat, ziyarete gelene ikramda bulunur.” (Münâvî, el-Fethu’s-Semâvî, 2/670)

Hz. Peygamber, kıyamet günü bütün insanlar güneşin altında kavrulurken ibadetlerle mescitleri imar edenlerin serinlik ve huzur içinde olacaklarını müjdelemiştir:

سبعة يظلهم الله في ظله يوم لا ظل إلا ظله: ورجل قلبه معلق في المساجد

Allâh’ın gölgesinden başka gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde yedi sınıf insanı Allâh gölgesine alır: Onlardan biri de, Gönlü mescitlere bağlı olan kişidir.” (Buhârî, Ezân, 36.)

بشر المشائين في الظلم إلى المساجد بالنور التام يوم القيامة

Gecenin karanlığında camiye gidenleri, kıyamet gününde tam bir aydınlıkla müjdele!” (Tirmizî, Salât, 52; İbn Mâce, Mesâcid, 14.)

 

C. Camî Adâbı

Câmileri imar eden müminlerin uymaları gereken kurallar vardır. Câmiye girerken başlayıp çıkıncaya kadar uymamız gereken bu kurallara, camî adabı denir.

Hz. Peygamber camiye girerken ve çıkarken şöyle dua etmemizi haber vermiştir:

إذا دخل أحدكم المسجد فليسلِّم على النبي صلى الله عليه وسلم ثم ليقل اللهم افتح لي أبواب رحمتك فإذا خرج فليقل اللهم إني أسألك من فضلك

Mescide girerken, Peygamber (s.a.s.)’e selam okuyun ve ‘Allâh’ım! Bana rahmetinin kapılarını aç!’ diye; çıkarken de, ‘Allâh’ım! Senden ikram etmeni istiyorum.’ diye dua edin.” (Ebû Dâvûd, Salât, 18.)

Camiye girince iki rekat tahiyyetü’l-mescit namazı kılmalıyız.

أعطوا المساجد حقها قيل : و ما حقها ؟ قال : ركعتين قبل أن تجلس

Hz. Peygamber (s.a.s.), “Mescitlerin hakkını verin!” buyurdu. Bunun üzerine, “Mescitlerin hakkı nedir?” diye sorulunca Allâh’ın Rasûlü, “Girince, oturmadan iki rekat namaz kılmaktır.” diye cevap verdi. (İbn Ebî Şeybe, Musannef, 1/340; İbn Hüzeyme, Sahîh, 3/162.)

قال رسول الله صلى الله عليه وسلم إذا مررتم برياض الجنة فارتعوا قلت يا رسول الله وما رياض الجنة ؟ قال المساجد قلت وما الرتع يا رسول الله ؟ قال سبحان الله والحمد لله ولا إله إلا الله والله أكبر

Ebû Hüreyre anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.s.), “Cennet bahçelerine uğrarsanız, refah ve huzur içinde bol bol nimetlerinden istifade edin.” buyurdu. Ben “Cennet bahçeleri neresidir, yâ Rasûlallâh?” diye sordum. “Mescitlerdir.” buyurdu. Bu sefer ben, “Onun nimetlerinden nasıl yararlanırız?” diye sorunca da, “‘سبحان الله والحمد لله ولا إله إلا الله والله أكبر  – Allâh her türlü noksanlıktan uzaktır ve o her türlü övgüye lâyıktır. Allâh’tan başka ilâh yoktur ve o en yücedir.’ diye dua ederek.” buyurdu. (Tirmizî, Deavât, 83.)

Uymamız gereken kurallardan biri de, camilerimizi şirk ve bidatlerden uzak tutmalıyız.

Yüce Allâh, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmaktadır:

وأن المساجد لله فلا تدعوا مع الله أحدًا

Mescitler Allâh’a ibadet edilen yerlerdir. Dolayısıyla oralarda Allâh’tan başkasına ibadet etmeyin!” (Cin 72/18.)

Bizler de, oralarda günde beş vakit kıldığımız namazın her rekatında “اياك نعبد و اياك نستعين – Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.” diye Allâh’a bu konuda söz vermekteyiz.

Camileri şirk ve bidatlerden uzak tutmamız gerektiği gibi oraları temiz de tutmalıyız.

من أخرج أذى من المسجد بنى الله له بيتا في الجنة

Mescitten kiri pisliği çıkarana Allâh Cennette köşk verir.” (İbn Mâce, Mesâcid, 9.)

Bu çok önemli bir görevdir; asla küçümsenemez. Nitekim Yüce Allâh Hz. İbrâhîm ve Hz. İsmâîl’e bunu emretmiştir:

وعهدنا الى ابرهيم واسمعيل ان طهرا بيتي للطائفين والعاكفين والركع السجود

İbrâhim ve İsmâîl’e, “Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, secde ve rükû ederek namaz kılanlar için Kâbe’yi temiz tutun!” diye emretmiştik. (Bakara 2/125.)

Hz. Peygamber (s.a.s.)’in şu hadisi de bunu açıkça ortaya koymaktadır:

عن أبي هريرة أن امرأة سوداء كانت تقم المسجد ففقدها رسول الله صلى الله عليه و سلم فسأل عنها فقالوا مات قال أفلا كنتم آذنتمونى قال فكأنهم صغروا أمرها فقال دلوني على قبرها فدلوه فصلى عليها ثم قال إن هذه القبور مملوءة ظلمة على أهلها وإن الله عز و جل ينورها لهم بصلاتي عليهم

Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor: Mescidi temizleyen zenci bir kadın vardı. Rasûlullâh (s.a.s.) onu göremedi ve nerede olduğunu sordu. Oradakiler “Öldü” dediler. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Beni cenazesine çağırsaydınız ya!” dedi. Orada bulunanlar, kadının durumunu küçümsüyor gibiydiler. Allâh’ın elçisi, “Bana onun kabrini gösterin!” dedi. Onlar da gösterdiler. Sevgili Peygamberimiz cenaze namazını kıldı ve “Bu kabirler, içinde yatanlar için çok karanlıktır. Fakat benim cenaze namazlarını kılmam sebebiyle Yüce Allâh nurla doldurur.” buyurdu. (Müslim, Cenâiz, (23),71)

Bunun yanında camilerde, cemaati rahatsız eden, onların huzur ve huşûunu bozacak şeylerden de uzak durmalıyız. En güzel ve temiz elbiselerimizi giymeli; soğan, sarımsak, sigara, çorap kokusu gibi kötü kokularla yanımızdakileri rahatsız etmemeliyiz.

Nitekim Yüce Allâh Kur’ân-ı Kerîm’de;

يا بني ادم خذوا زينتكم عند كل مسجد

Ey insanoğlu! Namaz kılarken temiz ve güzel elbiselerinizi giyin”  buyurmaktadır. (A’raf 7/31)

من أكله منكم فلا يقرب هذا المسجد حتى يذهب ريحه منه

Sarımsak yiyen, ağzından kokusu gidene kadar mescidimize gelmesin.” (Buhârî, Ezân, 158; Müslim, Mesâcid, 18.)

Hz. Peygamber “Bir takım şeylerin mescitte yapılmasının uygun olmadığını belirtmiş ve bunların arasında; mescidin yol edinilmesini, oralarda alışveriş yapılmasını ve insanları rahatsız edecek, endişeye sevk edecek davranışlar sergilenmesini saymıştır.” (İbn Mâce, Mesâcid, 5.)

من سمع رجلا ينشد ضالة في المسجد فليقل لا أداها الله إلَيك فإن المساجد لم تبن لهذا

Mescitte kayıp arayan bir kişiyi duyan, ‘Allâh onu sana vermesin!’ desin. Çünkü mescitler bunun için yapılmamıştır.” (Müslim, Mesâcid, 19; Ebû Dâvûd, Salât, 21; İbn Mâce, Mesâcid, 11.)

Bu kurallara uyarak camilere gelen kişiler, Kur’ân’ın ifadesiyle oraları iman eden müminlerdir ve Hz. Peygamber’in  müjdelerine mazhar olacaktır.

 

                Camiler

Girince kaybolur fikri dünyevi

Kalpleri kuşatır aşkı manevi

Huzurun kaynağı Allah’ın evi

Dilerim daima dolsun camiler

 

Yalnız bayramlarda taşıp çağlıyor

Boş halini görmek yürek dağlıyor

Bizler gitmeyince sanki ağlıyor

Ümmet ile coşup gülsün camiler

 

Günahlar dökülür abdest alınca

Haset kin yok olur namaz kılınca

Barışa sevgiye yol aranınca

Mutluluğa köprü olsun camiler

 

Yükselir göklere ilahi çağrı

Duyarsız sineye saplanır ağrı

Secdeye varanın nur dolar bağrı

Bizi müdavimi bilsin camiler

 

Ya Rabbi acizim cürmüme bakma

Yarın mahşer günü ateşte yakma

Ezandan camiden ayrı bırakma

Bize şefaatçi olsun camiler

Hasan Konç

Yüce Allâh’tan bizi mabetsiz, ibadetsiz bırakmamasını, şu cennet yurdumuzun semalarından ezanın dinmemesini niyaz ediyorum. Saygılarımla…

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir